20

4.3K 229 15
                                    

Yaklaşan sınavlar yüzünden çok bunaldığım bu günde, az önce dersten çıkmış ve çıkış kapısına doğru ilerlerken vazgeçip kantinin yolunu tuttum. Biraz oturup bir kahve içmek çok iyi gelecekti. Eve gidince zaten hemen ders çalışmaya başlayacaktım. Yarım saat de olsa bir mola vermeliydim.

Sıraya geçip bir kahve aldım ve pek farkedilmeyen, boş bir masaya oturdum. Kahvemden ilk yudumu aldığımda ne kadar yorulduğumu daha çok farkettim.

Daha kahvemi yarılamamıştım ki karşımdaki sandalye çekildi. Ya sınıftaki kızlardan biri not isteyecekti ya da her zamanki gibi Buğlem gelmişti. Kafamı kaldırınca yanıldığımı anladım. Karşıma oturan Akış'tı. Bu çocuğun benimle bir derdi var ama çözemedim.

"Asel, biraz konuşabilir miyiz?"

"Olur, konuşalım." cevabım üzerine şaşırdı tabii. Nerdeyse onla hiç konuşmamıştık.

"Her şeyi en baştan anlatacağım." deyip sorarcasına baktığında kafamı sallamakla yetinip bakışlarımı önümde duran kahve bardağına çevirdim. O da anlatmaya başladı.

"Ben Buğlem'e evlenme teklifi hazırlamaya karar verdim. Yani artık teklif vaktinin geldiğini düşündüm ve güzel bir sürpriz hazırladım. Hazırlarken de Buğlem'i biraz ihmal ettim. O bunu anlamasın diye garip garip hareketler yaptım. O da benim onu aldattığımı düşünüyor sanırım."

"Peki neden Buğlem'e ne zaman geleceğimizi annesini arayıp sorduğunu söyledin?"

"Çünkü... Bilmiyorum. Yani... Sen nasıl ben aradığımda Buğlem yanında olduğu için kapattıysan bende öyle ne yaptığımı bilemedim."

"Buğlem seni okul çıkışında bir kızla görmüş?"

"O kız, sınıftan. Evlenme teklifiyle ilgili yardım isteyecektim ama Buğlem'le tarzları pek uymuyor."

"Bunların hepsini bana niye anlattın?" diye en çok merak ettiğim soruyu sordum. Resmen çocuğu sorguya çektim ama gık demeden hepsini cevapladı. Tam buna da cevap verecekti ki Buğlem masaya yıldırım gibi oturdu.

"Naber gençlik?" bunu bir süre sessizlikten sonra ancak söyleyebilmişti. Akış'la konuşmaktan, hatta aynı ortamda bulunmaktan bile rahatsız olan ben Akış'la aynı masada oturuyordum. Hem de Buğlem olmadan.

Ben "İyiyim Buğlem." derken benle aynı anda Akış da "İyiyim aşkım." demişti. Tabi Buğlem şüphelendi.

"Ne oluyor burada?" diye sorunca "Ben eve gidip ders çalışmalıyım. Malum sınavlar yaklaşıyor. Görüşürüz." deyip hemen kaçmıştım. Resmen kaçmıştım çünkü yalan söylemeyecektim. Hem onlar da yalnız kalmış oldu. Belki Akış, biraz olsun Buğlem'in gönlünü almayı başarır. Ben de Akış neden onca şeyi bana anlattığıyla ilgili merakımla baş başa kalırım. Nasıl olsa ders çalışırken aklımdan uçup gider.

Eve giderken uzun zamandır gitmediğim fakat çok sevdiğim kafeyi görmüştüm. Yani her zaman görüyordum çünkü eve gitmek için o kafenin önünden geçmek zorundaydım. Ama bu sefer gözüme çok cazip gelmişti. Ben de eve gidip üstüme daha rahat bir şeyler giydim ve diğer kitaplarımı, defterlerimi falan alıp tekrar evden çıktım. Bu arada Buğlem'e de bir mesaj atmayı ihmal etmedim. Yakın olduğu için yürüyerek gidecektim. Hem temiz hava almış olurdum. Bu İstanbul'da bazı yerler hariç mümkün değildi. Yani temiz havayı pek bulamıyordunuz.

Kafenin kapısını açtığım anda müthiş bir kahve kokusu aldım. Burası çok sessiz ve sakin bir yerdi. Zaten gelenler de ya benim gibi ders çalışmak ya da kitap okumak için geliyordu. Çünkü burası bizimkiyle beraber tam üç yurdun ortasında kalıyordu. Ama diğer yurtların biri kız diğeri erkek yurduydu. O yüzden hep öğrenciler geliyordu. Burada içtiğim kahvenin haddi hesabı yoktu. Çift kişilik bir masaya oturdum ve hemen masamda biten garsona siparişimi verdim. Ben kitaplarımı açana kadar da gelmişti. Derince bir iç çekip çalışmaya başladım...

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin