18

4.8K 246 10
                                    

Bu güzel, beni bile ağlatan sahneyi bozan Özcan'ın ağlayışlarıydı. Kapıda dikilen beni ve anneannesini iterek odaya koşmuş ve gördüğü manzarayla ağlamaya başlamıştı. Abim ve Özge ise ancak bizi farkedebildi. Özcan'a doğru ilerlerken Özge'nin abimi ittirip düşürdüğünü gördüm ve abim söyleniyordu. Yerden kalkıp kayınvalidesine doğru ilerledi.

Ben eğilip Özcan'ın boyunu geldim ve onula konuşup susturmaya çalışırken tepemde dikilen abimi farkedip kafamı kaldırdım. En son o kayınvalidesinin elini öpmüyor muydu?

"Efendim abi?"

"Özge biraz annesiyle yalnız kalsın. Hem bizim konuşacaklarımız var."

Neyi kaydettiğini anlasamda bozuntuya vermeyip Özcan'ın elinden tuttum. Kapıdan çıkıp, odanın az ilerisinde bekleyen anneme Özcan'ı emanet ettik ve abimle beraber hastanenin kantinine indik.

Abim ikimize de birer kahve alırken ben masalardan birine oturup onu beklemeye başladım. Kısa süreli yalnızlığımın ardından abim kahvemi önüne koydu.

"Hadi Asel anlat, seni dinliyorum."

"Neyi anlatayım abi?"

"Tamam o zaman madem anlatmayacaksın sorularıma cevap ver." usulca kafamı salladım vs o da sorularını sormaya başladı.

"O gün neden koşuyordun?" demesiyle tüylerim diken diken oldu.

"Abi, bunu o gün söylemiştim."

"O zaman neden o mahalleye gittin?"

"Aslında bilerek gitmedim. En başından başlıyorum. Biz Buğlem'le o gün kavga ettik. Kavgadan sonra ben otobüse binip bizim evin sokağının başında indim. Daha sonra Buğlem'le olan kavgamızı ve kavga nedenimizi düşünürken nereye gittiğimi farketmeden aşağı mahalleye gitmişim. Bende kafamı direğe çarpınca anladım. İşte daha sonra sarhoşlar beni sıkıştırdı ve bende kaçıp koşmaya başladım. Sanırım korkudan ve hızla koşmaktan yolun ortasında bayıldım. İşte o sırada da sen arabayla geliyordun." sarhoşlara kadar gayet normaldim ancak orda gözlerimden birkaç damla yaş düşmüştü. Kendimden bile sakladığım bir gerçeği, o gün biraz da yeşil gözlü çocuğu düşünürken mahalleye girdiğimi, abimin bilmesine gerek yoktu bence. Zaten yeterince utanç verici bir olay yaşamıştım.

"Sarhoşlar... Sana bir şey yaptı mı?" diye temkinlice sordu. Allah'ım abimle bu konuları konuşmak çok utanç verici. Yavaşça kafamı hayır anlamında sağa sola salladım. Sonra aniden, utandığımı farkedip konuyu değiştirnek için farklı bir soru sordu. "Siz Buğlem'le dün, bizim evde kalmadınız mı?"

"Evet kaldık. Dün sabah hastaneden sonra oturup konuştuk ve barıştık." aslında konuşmadan barışmıştık ama onu zaten lafın gelişi söylemiştim. Kahvesinin son yudumunu içerken kafasını sallamıştı.

"Hadi balım. Yukarıya çıkalım." bana balım demişti. Yani bana tembihlediği halde o mahalleye girdiğim için kızmamıştı. Aslında çok bağıran çağıran bir abi değildir kendisi. Ama buna başka bir zaman olsa kızabilirdi. Sanırım yeni doğan küçük kızı abimin arada ortaya çıkan sinirlerini almış, pamuk gibi bir hâle getirmişti. Küçük bir bebek, kendi canından bir parça sanırım insanı daima gülümsetmeye yetiyor. Bunun deneyini abimin üzerinde, bizzat yaşayarak yapmıştım.

Özge bugün taburcu olacaktı. Aslında dün abimle yaptığımız konuşma beni biraz olsun rahatlatmıştı. Özge'nin eşyalarını toparlanmasına yardımcı olup hep beraber hastaneden çıktık.

Onlar dört kişilik çekirdek aile olarak abimin arabasına, annem babam ve Seçil Teyze ise benim arabama binmiştik. Babamda kendi arabasıyla gelecekti ancak on tane arabaya ne gerek var diyerek vazgeçti. Çok şükür dün abimle konuştuktan sonra gidip arabamı almıştım.

Ben arabayı yavaş kullandığım için biz daha geç varmıştık. Aslında araba kullanma hızım normaldi ancak abimle kıyaslandığında yavaş kalıyordu.

Hemen bir imam bulup yeni doğan yeğenimin ismini koymuştuk. Bu isim önceden belirlediğimiz, ÖzÖz ailesini bozmayan Özüm ismiydi. Farklı ve güzel bir isimdi. İnşAllah ismi gibi güzel, anne babasına hayırlı bir evlat olurdu. Yaşlı ninelere bağladım iyice.

Misafirlerden bulduğum bir fırsatta hemen misafir odalarından birine girdim. Odanın küçük banyosunda abdest alıp tekrar odaya döndüm. Sakin sakin namazı kılıp seccadeyi kaldırdım.

Namazı çok sakin kılabiliyordum ancak bir şeyler eksikti. Doğru da kılıyordum. Eksik olan şey ise... Şöyle anlatayım; mesela etrafımdaki seslerin farkındaydım. Yani az önce koşarak geçen bir çocuk ayak seslerini duymuştum. Ya da unuttuğum herhangi bir şeyi namazda hatırladım. Yani sadece kendimi namaza verip huşu içinde namaz kılamıyordum. Kendimi sadece namaza veremiyorum.

Aslında sadece namaz değil yapamamaktan rahatsız olduğum. Dar pardesüler, uzun tuniklerin altına dar paçalar giymek istemiyorum. Binde birde olsa, sadece kalem, rimel, eyeliner da olsa makyaj yapmak istemiyordum. Başötümün altına topuz tokası takmak istemiyordum.

Aslında bu istemediklerimin hepsi tek bir şeyi istediğimin göstergesiydi.

Ben İslamiyet'i tam olarak yaşamak istiyordum.

Ama nefsime engel olamıyordum.

Karşı odanın kapısının hafif gürültülü bir şekilde kapanmasıyla, farkında bile olmadığım akan göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. Karşı oda abimlerin odasıydı. Özge de aşağıda misafirlerle ilgileniyordu. Özüm yeni doğduğu için abimlerin odasında uyuyordu ve herhangi bir misafir çocuğu gidip Özüm'ü rahatsız edebilirdi. Buna engel olmak için adımlarımı sıklaştırıp karşı odanın kapısını hafifçe araladım. Bulunduğum duygusal yoğunluktan olsa gerek gördüğüm manzarayla henüz kurumayan gözyaşlarım tekrar akmaya başladı.

Özcan, doğduğundan beri, yani iki üç gündür, Özüm'ü hep kıskanıyordu. İlgiyi kendine çekmek için türlü oyunlar oynuyordu. Ama şu an uyuyan kardeşinin kafasını şefkatli bir abi gibi nazikçe öpüyordu. Aynı benim abim gibi. Aynı babası gibi.

Sessizce kapıyı çekip aralık bıraktım ve abimle Özge'yi çağırmak için arkamı döndüm ve bayodan çıkan Özge'yi gördüm. Demek ki misafir yoktu ve o da sadece banyoya kadar gitmişti. Sessiz olmasını işaret edip kolundan tuttuğum gibi kapının önüne kadar götürüp kapıyı araladım. Hemen abimi çağırmak için merdivenlere yöneldim ve o sırada merdivenlerden çıkan abimi gördüm. Kimi çağırmak istesem yanımda bitiyordu. Onu da aynı şekilde hâlâ kapı girişinde dikilen Özge'nin yanına götürüp onların yanından ayrıldım; çünkü bunu baş başa yaşamaları gerekiyordu. İyiki ikisinide yukarıda yakalamıştım. Aşağıya inip çağırsaydım annem ve Seçil Teyze de gelmek isteyebilirdi.

Bu güzel tabloyu ilk ben görmüştüm. Allah(c.c) bana nasip etmişti. İçimden böyle güzel şeyleri kendi çocuklarımla yaşamak için dua ederek banyoya girdim.

⚫⚫⚫

Heyyoo!

Bu sefer nota farklı bir şekilde başlayayım dedim.

Multimedyada Özcan ve Özüm var.

Bu bölümün üçte ikisini ağacın altında tarhana bekçiliği yaparken yazdım. Umarım beğenirsiniz.

Kendinize iyi bakın! :*

Benim KararımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin