Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu genç kız bir bebek daha, nasıl diyecekti Ahmet'e? İkizler ikinci sınıfa daha yeni geçmişlerdi ve onlarla, kızı Eylül ise daha yeni birinci sınıf öğrencisiydi. Karnın büyümekte ve gelişmekte olan bebeği dünyaya geldiğinde çocukları ile belkide daha az ilgilenecekti. Derin nefes aldı ve mutfağa girdi, kızının ve oğullarının sevdiği gibi kızarmış tavuk ve pilav yaptı. Sonrada eşini aradı genç kadın bu aralar Ahmet ile arası kötüydü genç kızın, hormonlarından dolayı gel gitleri vardı Ahmet'te eşinin hamile olduğunu bilmediği için karısını alttan almıyordu. Üçüncü çalışta telefonu açtı Ahmet ve sert bir sesle ''Efendim Toprak'' dedi.
Gelirken baklava alır mısın?
Tamam.
Dedi ve telefonu kapadı. Haklıydı genç adam karısı Toprak son günlerde ne dese ona kızar olmuştu eşinin değil yanına gitmek, artık bir şey demek bile gelmiyordu içinden çok seviyordu karısını deli gibi aşıktı ona ama son zamanlardaki anlayışız olması Ahmet'i çok kırıyordu.
Ahmet'ten...
Bir pastahanenin önüne arabayı park edip içeri geçtim ve yaşlı adama ''Bir kilo fıstıklı bir kiloda cevizli baklava ağabey'' dedim. Toprak hanımın istekleri artık benim için rica değil emir, son zamanlarda çok değişti hem kırılgan hemde kırıcı oldu. Ve bu durum artık beni yormaya başlamıştı sebebi neydi bilmiyordum ama sadece bana karşı değil çocuklara karşıda öyleydi ve bu durum canımı fazlasıyla sıkıyordu, Yaşlı adamın sesi ile irkildim. Adam bana gülüp geçti ve fiyatı söyledi parayı ödeyip pastahaneden çıktım ve direk eve sürdüm arabayı. Toprak gene ifadesiz bir şekilde açtı kapıyı artık yorulmuştum. Poşetleri mutfağa koyup odaya çıktım üzerimi değiştirdim tam aşağı inecekken Eylülü gördüm bir köşeye sinmiş ağlıyordu. Hemen yanına gidip dizime oturttum yüzünü boynuma gömüp ağlamaya devam etti.
Güzelim ne oldu sana?
Kızım konuşsana ne oldu?
Baba siz artık beni sevmiyorsunuz!
O ne demek öyle Eylül bir daha duymayacağım bak!
Ama öyle baba artık bizimle ilgilenmiyorsunuz özellikle'de annem bize biraz sert davranıyor!
Hatırlıyor musun ağabeylerin ile beraber çikolata yemiştiniz ve gece boyu karnınız ağrımıştı.
Hıhı hatırlıyorum baba.
Anne sana'da ağabeylerine'de o yüzden sinirli.
Eylül başını omzumdan kaldırıp masum masum suratıma baktı ve mavi gözlerinde birikmiş yaşları eli ile sildi ve ''Gerçekten mi?'' diye sordu, başımı aşağı yukarı sallayıp Eylülü kucağıma aldım ve aşağı indim Toprak etrafta görünmüyordu derin bir nefes alıp Eylülü mutfağa götürdüm ve yemeğini tabağa koyup yemek yiyişini izledim ikizler bugün dayısının yanındaydı. Eylül yemeğini bitirdikten sonra yanağıma bir öpücük kondurup odasına çıktı bende tabağı tezgaha koyup bahçeye çıktım ve karşımda ağlamaktan helak olmuş bir Toprak gördüm. Bu kıza ne oluyordu böyle? Hızlı adımlarla yanına gidip saçlarını öptüm ve ''Neyin var Toprak neden ağlıyorsun?'' dedim. Toprak ellerini göğsüme koyup beni itti ve yüzünü başka bir yere çevirdi artık sabrım taşmıştı istemeden'de olsa sesimi yükselttim ve Toprak'a bağırmaya başladım ''Yeter Toprak! Son günlerde beni'de çocukları'da kırıyorsun az önce Eylül bizi sevmiyorsunuz diye ağladı ya bu ne demek sen biliyor musun? Senin düşüncesiz ve kırıcı tavırların yüzünden benim çocuklarımın psikolojisi bozuldu yeter artık ya derdin ne senin?'' dedim ve yere oturdum başımı ellerimin arasına alıp düşündüm. Toprak'ın aldığı kesik kesik nefesler sessizliği bıçak gibi deliyordu, ağlamasını istemiyordum onun gözünden düşen damlalar benim yüreğimi dağlıyordu fakat son günlerdeki tavrı beni de çocukları da çok fazla kırmıştı. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve içeri girdi. Bende bir süre oturup içeri girdim ve odaya çıktım. Toprak sağına dönmüş uyuyordu bir süre onu izledim sonrada uykulu gözlerine öpücük bırakıp kapıya doğru gittim tam o sırada Toprak'ın sesini duydum ''Hamileyim''...
