Yol boyunca hiç konuşmadı iki kardeş. Şimal her şeyin farkındaydı ama sessiz kalmayı tercih etti. Kendisi de aynı çalkantılı okyanusun içine çok değil, henüz birkaç gün önce düşüvermişti. Günlerdir yürürken, uyurken, otururken, kulağında sürekli aynı ses yankılanıyordu. "Seni bekleyeceğim" diyordu rüzgârın uğultusu, kuşların cıvıltısı, denizin dalgası. Abisinin sesiyle irkildi;
Kuzey: Dalgınsın...
Şimal: Yok abi, öyle bakınıyorum etrafıma.
Kuzey: Peki...
Şimal: Valla bir şey yok abi.
Kuzey: Kızım tamam dedim ya, diyerek radyoya uzandı. Belki de şu an en güzeli susmak ve müziğin ritmiyle yola devam etmekti. Yeni başlayan şarkıyla beraber Kuzey önce radyonun sesini açtı, sonra da her zaman gittiği sahilde ki çay bahçesine gitmek için yola koyuldu. Kardeşiyle beraber izleyecekti İstanbul'u ve kardeşiyle beraber dinleyecekti sessizliği...
Seni seviyorum...
Seni seviyorum diye, senden önce hiç kimseye
Söylemedim dersem, yalan olur...
Hiç hesapsız, çılgınca seni seviyorum
Bazen bir çocuğun karanlıktan korktuğu gibi
Seni sevmekten korkuyorum
Gözlerim az önce iflas etti...
Issız, tenha üşüyorum
Isıtmak için içimi içimden
Hiç aralık vermeden seni seviyorum, seni seviyorum
Seni seviyorum diyorum...
Söylememem lazım biliyorum ama hoşuma gidiyor
İçimi ısıtıyor söylüyorum, seni seviyorum, seni seviyorum...
Canımın istediği, içimin titrediği,
Bu ilk defa, öncesi yok!
Arabayı durdurduğunda sessizce, hiç konuşmadan indi Şimal. Peşi sıra abisinin ineceğini biliyordu. Kuzey'i gören garsonun geldiği yöndeki çay bahçesine doğru çevirdi adımlarını. Denize bakan yamaçtaki masaya geçti, garsonun çektiği sandalyeye oturdu. Tam karşısına oturup, çay söyleyen abisini izledi. Onu hiç böyle görmemişti.
Sonra bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Güneş o günkü kadar parlak değildi. Sanki ışığını onun saçlarından alıyordu. Gülümsedi...
Şimal: Sessiz mi kalacağız, diye sordu garson çaylarını bırakırken.
Kuzey: Çay içiyoruz, dedi şekerini usulca karıştırarak. Bugünü ve Nazlı'yı düşündü. İlk kez birisi sürekli yüzüne bakmıyordu ve ilk kez sırf gözleriyle buluşabilme ümidiyle sürekli birinin yüzüne bakıyordu. Öylesine güzeldi ki beyninde bir türlü tarifini yapamıyordu. Su kadar duru, hava kadar temiz, güneş kadar parlak, deniz kadar maviydi. Yoksa deniz mi ancak onun gözleri kadar maviydi bilemiyordu. Mavi bu denli özel ve güzel miydi daha önce? Maviydi gözleri, gördüğü en güzel mavi...
Kuzey: Mavi...
Şimal: Çok güzel değil mi?
Kuzey: Ne, dedi az önce dökülen kelime bilinçsizce çıkmıştı ağzından. Toparlamaya çalıştı.
Şimal: Yapma abi, çocuk değilim artık. Elbette Nazlı...
Kuzey: Büyüdüğünü kabullenmeliyim artık değil mi?
Şimal: Sen bilirsin, dedi gülümseyerek; Sende çocuk kalmış olmaktan gayet memnunum.
Kuzey: Sırdaşım olur musun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI AŞK...
RomanceADI AŞK... "Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar, her bahar diğer çiçekler gibi onlar da açıp güneşe merhaba derler. Fakat bir bahar başlangıcı bu çiçeklerden biri diğerine; "Biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım kı...