Gözlerini açtığında hastanede kolunda serumla yatıyordu Nazlı. Hafızasını yokladı, gözlerini geri kapattı, televizyonda dinlediği ses kulaklarında çınladı yeniden.
" Polenezköy'de çatışma. İş dünyasının önde gelen isimlerinden Akadlıoğlu Holding'in büyük veliahdı, gece hayatının eski çapkınlarından Kuzey Akadlıoğlu'nun da yaralandığı çatışmanın sebebi henüz bilinmiyor. Az sonra bu flaş haberin ayrıntılarıyla sizlerle yeniden birlikte olacağız..."
Gözlerini açtı hızla tekrar. Her şey gerçekti ve hemen Kuzey'e ulaşabilmeliydi, yoksa aklını oynatabilirdi. Yerinden doğrulurken yanı başında oturan annesi ve babası aynı anda fırlayıp engel oldular Nazlı'ya,
Melike: Kızım, sakin ol lütfen, bak kanaman var, maazallah ya bebeklerine bir şey olursa.
Nazlı: Kuzey... Benim hemen Kuzey'in yanına gitmem lazım.
Adnan: Kuzey iyi merak etme Nazlı. Şimal de iyi, şimdi lütfen sakinleş biraz.
Nazlı: Size inanmıyorum! Benden nasıl sakin olmamı istersiniz. Duymadınız mı haberleri? Kuzey'in yaralandığını söyledi. Kim bilir ne vaziyettedir şimdi, benim onun yanında olmam lazım. Niçin beni anlamıyorsunuz, derken bir yandan da hemşireyi çağırmak için yatağının yanında bulunan butona basıyordu.
Adnan: Nazlı lütfen dinler misin biraz beni? Karnında iki bebek taşıyorsun, kanaman var. Biraz da kendini düşünür müsün, derken hemşire odaya gelmişti. Kızının ağlayan yüzüne bakıyordu Adnan. Kuzey'in henüz ameliyatta olduğundan bahsedemezdi. Tamam, hayati tehlikesi yoktu ama kurşun köprücük kemiğine isabet etmişti ve kırık vardı. Bir müddet Kuzey kendine gelene kadar durumu idare etmeleri gerekiyordu, Hamza beyle öyle konuşmuşlardı. Aynı şekilde Kuzey kendine geldiğinde de Nazlı'yı hastaneye kaldırdıklarından bahsetmeyeceklerdi. Zira Hamza bey de, Adnan bey de çok iyi biliyorlardı ki ne Nazlı'yı ne de Kuzey'i durumlarını öğrendiklerinde hastanede tutabilmeleri mümkün değildi.
Nazlı hemşirenin ardından içeri gelen doktorunla konuşuyordu. Adnan bey de, Melike hanım da hastaneye Nazlı'yı getirdiklerinde İngilizce bilmedikleri için zorluk çekmişler, daha sonra Şahin'in direktifiyle şirketten Katerina'nın gelmesiyle bu sorun çözmüşlerdi. Katerina az önce birkaç telefon etmek ve bir kahve içmek için kafeteryaya inmişti. Şimdi kızlarının doktorla ne konuştuğunu anlamak için sessizce bekliyorlardı. En sonunda doktor ve hemşire gülümseyerek odadan çıktıklarında Melike kızının yanına giderek titreyen sesi ile elini tutarak sordu,
Melike: Kızım, ne dedi doktor, nasılsın?
Nazlı: Birkaç gün yatmam gerekiyormuş, bu geceyi burada iyi atlatırsam kalanını evde yatarak geçirebilirmişim. Asla uçağa binemeyeceğimi, hatta evde mümkünse merdivenleri bir iki gün kullanmamamı anlattı, derken suratından düşen bin parçaydı.
Adnan: Gördün mü bak, sana sakin olmanı söyledik.
Nazlı: Ben Kuzey'le konuşmak istiyorum, dedi bu kez ağlamadan. Sesini duyarsa burada yatıp sabırla bekleyecek kuvveti kendisinde bulabilirdi, çok iyi biliyordu.
Adnan: Tamam, vereyim telefonunu, hemen ara, dedi daha önce Hamza bey ile anlaştıkları gibi. Kuzey'in telefonunu Hamza Bey almıştı. Zira Nurefşan sessizliğe bürünmüş, konuşurken sesi titriyordu. Şahin şu an asla konuşulacak durumda değildi, onunla Nazlı'nın konuşması ise her şeyi berbat ederdi. Şimal ise yaşadıklarını daha fazla kaldıramamış, kendisi bir iğne yapılarak uyutulmuştu. Bir müddet psikolojik yardım alması gerektiğini söylemişti doktorlar. Aile hangi evlatlarının derdine düşeceklerini düşünürken Nazlı ile ilgili aldıkları haber hepsini daha çok harap etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI AŞK...
RomanceADI AŞK... "Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar, her bahar diğer çiçekler gibi onlar da açıp güneşe merhaba derler. Fakat bir bahar başlangıcı bu çiçeklerden biri diğerine; "Biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım kı...