"Nazlı hanımı bekleyecek misiniz yoksa çayınızı koyayım mı?" dedi Dilek cam kenarında dikilen Kuzey'e. Erkenden giyinip inmiş, Dilek uyandığında görünce şaşırmış, bir şey demeden mutfağa gitmişti. Bu yeni çiftin arasında bir problem olduğunu anlıyor, üzülüyor ama kimseye de bir şey diyemiyordu. Kuzey camdan bakışlarını ayırıp kendisine döndü:
Kuzey: Uyuyordu gelin hanım Dilek, gel sen benim çayımı ver istersen, diyerek gülümsedi. Gözlerindeki sahte gülümsemeyi iyi tanırdı Dilek. İşe girdiğinden beri abi gibi severdi Kuzey'i de Şahin'i de. Evde ki diğer hizmetliler gibi Dilek de Hümeyra'yı sevememiş, Nazlı'ya ise ilk gördüğü günden beri çok ısınmıştı. İçinden sürekli ters giden ne varsa düzelmesi için dua ediyordu.
Dilek: Ben çayınızı koyayım, sizde masaya geçin o zaman Kuzey Bey, diyerek mutfağa yöneldi. Kuzey merdivenlere doğru baktı, yukarıda uyuyordu, biliyordu. Gözlerini kapadı, kısacık bir süre hayal etti:
"Kuzey: Güzel gözlü karım uyanmayacak mı?
Nazlı: Halimden şikâyetçi değilim, derken saçlarına gömdüğü yüzünü kaldırdı Kuzey, eğildi usulca..."
Nazlı: Günaydın...
Kuzey: Günaydın, derken gözlerini açtı. Hayali karşısında dikiliyordu tüm güzelliğiyle. Onunla aynı evde olmak, aynı havayı teneffüs etmek nasılda zor olacaktı. Hayal etmek bile ölesiye güzelken dokunamamak, kaçak bakışlarla izlemek, sevilmeden sevmek. Sadece saniyelerle kısıtlı bir hayali bile çok görmüştü Nazlı işte. Yüzüne baktı, her bakışında biraz daha fazla kızıyordu sadece. Yürüdü, koltuğun üzerine bıraktığı ceketini aldı, yanından hızla yürüyerek geçti. Kapının hızla çarpmasıyla Dilek içeri girdi.
Dilek: Kuzey Bey... Günaydın Nazlı Hanım, duymadım kalktığınızı.
Nazlı: Günaydın Dilek, derken sesi titriyordu.
Dilek: Kuzey Bey çay istemişti, kahvaltı edecekti. Nerede?
Nazlı: Kuzey, çıktı...
Hamza: Afiyet olsun, diyerek kalktı sofradan. Aynı anda Nurefşan da hareketlendi kahvesini yapmak için. Hümeyra 'nın sesi ile durakladılar sofranın başında.
Hümeyra: Baba, şirkete gelecek misiniz?
Hamza: Hayrola, benimle ilgili bir şey mi var?
Hümeyra: Yok babacım, hani Kuzey abim Moskova'da ya o bakımdan dedim.
Hamza: Benim bir oğlum daha var gelin hanım, bu yaştan sonra mesaiye duracak değilim. Canım sıkılırsa gelirim bir kahveni içmeye.
Hümeyra: Siz nasıl isterseniz babacım. O zaman bugün gideceğim toplantının raporunu Şahin'e veririm, derken yüzünde kocaman bir tebessüm vardı. Şahin başını sallıyordu, gözlerine bakarken. Karısının bu gereksiz hırsı her gün onları biraz daha birbirlerinden uzaklaştırıyordu. Şahin tam konuşmaya yelteniyordu ki babası durdurdu eli ile ve Şahin'e bakarak konuşmaya başladı:
Hamza: Şahin, eminim ki sen karına defalarca kez anlattın. Bundan hiç şüphem yok evlat, derken Şahin başını eğdi önüne. Nasıl diyebilirdi ki anlatıyorum ama anlamak istemiyor diye. Sonra dimdik karısına çevirdi bakışlarını, çok şey söylemek istedi ama babası başlamıştı söze ve kesmek haddi değildi. Hamza devam etti sözlerine gelinine çevirerek bakışlarını: Bak gelin hanım. Ben tam beş yıl oluyor Kuzey'e işlerimi emanet edeli. Şahin'de üç yıl oluyor abisiyle çalışmaya başlayalı. Kuzey benden sonra babanız, Şahin bunu böyle bilir, çünkü öyle yetiştirildi. Abisi giderken neyi nereye kadar emanet etmişse Şahin'e oraya kadar müdahale eder. Kalanını bana değil, dedi yumruğunu masaya vurarak; Abisine soracak. Kuzey sadece altı ay Moskova'da ve hepinize sadece bir telefon kadar uzak. Şimdi varın nasıl davranacağınıza siz karar verin, diyerek ayrıldı odadan. Hümeyra, derin nefes alıp veriyordu. Bir şeyler tıkanmıştı boğazına. Neden bu sıkıntıyı çekiyordu anlamıyordu. Ailesinin yanına yerleşebilirdi, yurtdışında çok iyi bir hayatları, büyük bir şirketle ortaklıkları vardı. Neden kendisini ezdiriyordu ki, anlamıyordu. Sırf çocukça korkuları yüzünden başına birde çocuk musallat etmişti. Ne vardı düşürdüm deseydi sanki. Şahin kalktı yerinden, elinde ki peçeteyi masaya fırlattı, konuşmadan ayrıldı masadan. Kapının sesinin ardından çok geçmeden arabanın sesi geldi kulaklarına. Nurefşan, herkes ayrılıp Hümeyra'yla baş başa kaldıklarında tam karşısına oturdu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI AŞK...
RomanceADI AŞK... "Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar, her bahar diğer çiçekler gibi onlar da açıp güneşe merhaba derler. Fakat bir bahar başlangıcı bu çiçeklerden biri diğerine; "Biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım kı...