Akrep bir rakamının üzerinde durmuş yelkovan ile buluşmayı beklerken, evlerinin terasında Samanyolunu izliyordu Nazlı. Islak saçlarını alelade sararak tepesinde toplamış, ince geceliğinin üzerine şal almıştı. Kollarıyla sardı kendini. Gözlerinde hülyalı bir bakış Kuzey'in bir an önce yanına gelmesini diliyordu. Biraz önce karışan tenlerinin tuzları yosun kokusunda yüreğini ısıtsın istiyordu. Gözlerini kapadı biran. Kuzey'in teninde gezinen nefesini hissetti tekrar ılık esen rüzgârla. Sonra terasın korkuluklarından arda kalan tahta pervaza oturdu hafifçe. Kollarını korkuluklara sarıp başını dayadı. Bulutlar yıldızlara bırakmıştı bu gece gökyüzünü. Dolunay tek tek koynuna çağırıyordu sanki yıldızları. Başını dikti tam tepeye. Sonra yavaşça indirdi. Yolun bittiği ağaçlığın oradan denize akıyordu sanki Samanyolu. Deniz yakamozları beslerken ay parlaklığını saklamıyordu doğadan. Bir an aralarından en parlak olanına çarptı bakışları. Onu izleyen bir çift gözü fark etmeden Kuzey'in hayali ile o parlayan yıldızdan alamadı gözlerini Nazlı.
Kuzey'in: Çok güzelsin, demesiyle irkildi...
Nazlı: Hihhh, diyerek sıçradı yerinden bir an.
Kuzey: Korkuttum mu, dediğinde Kuzey'in sesiyle birlikte yüzüne çoktan gülümsemesi yayılmıştı.
Nazlı: Dalmışım, dedi yanına gelip ardında duran Kuzey'e yan dönerek.
Kuzey bir eliyle belini sardı Nazlı'nın. Saçlarını koklarken; Bu denli hülyalara dalmana sebep olacak şey neymiş merak ettim, dedi.
Nazlı: Kutup yıldızı...
Kuzey: Bu gece daha parlak değil mi?
Nazlı: O hep parlakmış ben fark etmemişim, derken Kuzey'e çevirdi bakışlarını. Sessizce baktılar bir an boyu birbirlerine. Kuzey, boşta kalan eliyle Nazlı'nın topladığı ıslak saçlarını açtı. Nazlı'nın saçları yayılınca rüzgârla yayılan kokusunu içine çekti Kuzey. Ürperdi boynundan düşen ıslak saçlarından Nazlı biran. Kuzey hiçbir şey demeden Nazlı'nın omuzu örten şalı çekti hafiften. Açıkta kalan omzuna ince bir öpücük kondurup sıkıca sarıldı Nazlı'ya: Isındın mı, dedi sanki biraz önceki ürpermesine cevap olarak.
Nazlı: Hı hı, dedi karnının üzerindeki Kuzey'in kollarına sıkıca sarılarak; Sen, dedi sonra fısıltı halinde; Kutup yıldızıyla meleğin masalını bilir misin?
Kuzey mehtabın ışıldattığı Nazlı'nın yüzüne baktı gözlerindeki farklı ışıltılarla. Sonra bakışlarını onun baktığı yöne doğru çevirdi.
Kuzey: Bir gece melek, her zaman olduğu gibi dünya üzerindeki görevini yapmak, insanları mutlu edip yardımcı olmak adına yeryüzüne inmiş. Bir sürü insanla ilgilenip küçük mucizeleriyle onlara umut vermiş, dediğinde Nazlı hayretle döndü Kuzey'e doğru. Senelerdir babasından dinlediği masalı sevdiği adamın kollarında bir kez de onun nefesinden dinlemenin şaşkınlığına, sevinci karışmıştı. Gözleri buğulandı,
Nazlı: Sen nereden biliyorsun, diye sordu birden bire. Kuzey gülümsedi, belindeki eliyle biraz daha çekti kendisine, kulağına doğru eğilip devam etti anlatmaya;
Kuzey: Melek son görevinden sonra cennete dönecekken yolunu kaybetmiş. Her yer koyu karanlık, korkutucu ve ürkütücüymüş. Hiç meleğe göre değilmiş buraları. Bir an korkmuş, paniğe kapılmış, belki de ilk defa bu sefer kendi düşmüş çaresizliğe.
Nazlı: Ben gibi, derken Kuzey sözünü kesti,
Kuzey: Şşşt, diyerek boynunu öptü. Sen sessizce dinlemeyecek misin beni, dedi yüzünü kaldırmadan. Nazlı Kuzey'in sıcacık nefesini hissetti boynunda. Sonra da Kuzey'in kaldığı yerden devam etti masala,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI AŞK...
RomanceADI AŞK... "Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar, her bahar diğer çiçekler gibi onlar da açıp güneşe merhaba derler. Fakat bir bahar başlangıcı bu çiçeklerden biri diğerine; "Biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım kı...