Selamlarrr herkese merhaba. Öncelikle Hayırlı Ramazanlar. Umarım maneviyatına uygun bir ay geçiririz. Hafif bir baş ağrısıyla oturdum bölüm düzenledim sizin için. Umarım siz de yüzünüzdeki gülümseme, kaş çatışı ve hafif azarlamarınızla bölümü okurken beğenmeyi unutmaz yorumlarınızı bana da iletirsiniz.
Keyifli okumalar...
🍇
12. Bölüm
Bölüm Şarkısı: Sezen Aksu- Ben de Yoluma Giderim
İnsanların değişmesi için bazen aylara, bazen yıllara bazen ise sadece bir ana gerek vardır. Yıllar içinde inşa ettiğimiz benliğimizin değişmesi öyle kolay değildir. Bazen zaman, bazen ise durumun büyük olması gerekir değişim için.
Melek, tamamen değişmeye çok kararlıydı ancak yufka yüreği sanki onun bedeninin dışında bir emir komuta zincirindeydi. Asla söz dinlemiyor asla verdiği bir karara sadık kalmıyordu. Önce Filiz'e karşı yumuşamıştı sonra da Yiğit'e karşı. Bunun için kendine çok kızgın olsa da bu kadar ısrar karşısında direnemiyordu işte. Şimdi Yiğit'le aynı arabada evlerine giderken kendini hiç rahat hissetmemesinin sebebi de verdiği kararlara uymamış olmanın verdiği mahcubiyetti.
"Yarın dersin kaçta başlıyor?" diye sordu Yiğit. Ses tonu sohbet havasındaydı ancak Melek sohbet havasında olmadığından ses tonu da öyle olmadı.
Gayet düz bir tonlamayla "Dokuzda." diye cevapladı sorusunu. Öylesine sorduğunu düşündüğü için cevaplamıştı. Ardından gelecek teklifi bilse cevap vermezdi mesela...
"Tamam, benim de dokuz buçukta. Beraber gideriz."
Melek'in kaşları havalandı. "Teşekkürler ama gerek yok. Kendim giderim. Sen yarım saat daha uyu" dedi dilinin ucuna gelen tüm alaylı laf dokundurmalarını yutarak. Kavga etmek değil, mesafeyi biraz olsun korumak istiyordu sadece.
"Melek yapma Allah aşkına. Tamam haklısın. Özür dilerim. Hata ettim. Hatta direkt eşeklik ettim yani. Bundan sonra beraber gidelim. Minibüs durağında inersin sen, kimse de görmemiş olur böylece."
Yiğit konuşurken gözleri yol ile Melek arasında gidip geliyordu. Ancak Melek'in yüzünde en ufak bir ifade göremiyordu. Bingöl'deki kızla şu an yanında oturan kız arasında dünya kadar fark vardı. Ve bu eserin sanatçısı bizzat kendisiydi.
Zaten yeni bir çevreye taşınan ve yalnız olan kıza ekstra külfet olmuştu.
Melek "Gerek yok dedim ya. Hem ben çözüm buldum. Sen takma beni. Başından kararlaştırdığımız gibi herkes kendi hayatına baksın. Ev ile ilgili konuları beraber hallederiz o kadar" diyerek konuyu kendisi için kapattı. Boşa çabaladığının farkındaydı içten içe. Şimdi Yiğit, bu söylediklerine tamam dese bile okulda da evde de beraberlerdi. Melis gibi oldukça cana yakın ortak bir arkadaşları vardı. İşin kötüsü Melis, Yiğit'in sevdiği kız, Melek de sahte karısıydı. İki yıl, başta kısa bir süre gibi gelmişti ancak sadece bir günde yaşadıklarına bakınca yedi yüz küsur gün vardı önlerinde...
Dershanenin son üç ayında kaydolan Ömer Faruk'la bile çok fazla anısı varken Yiğit'le geçireceği zaman bunun sekiz katıydı. Tamam, Yiğit, herkesin kendine âşık olması gerektiğine inanan ve bu uğurda zorbalık yapan biri değildi Ömer Faruk'un aksine ama yine de Yiğit de pek zaman geçirilecek biri değildi.
"Nasıl bir çözüm buldun?" diye sordu Yiğit inanmadığını her harfinde belli ederek. Melek omuz silkti. "Rengi sarı." dedi sadece. Yiğit'in anlaması için çok bir zaman geçmedi. "Taksi mi? Delirdin mi? Ne kadar yazar git gel haberin var mı?" dedi gülerek. Melek ne kadar sakin ve uysal görünse de çılgın bir yanı da yok değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖĞÜRTLEN MUCİZESİ
General Fiction(Eski Adı: Beşik Kertmesi) İnsanın kaderi ne zaman yazılmaya başlar? İnsanın kaderi kaç kez yazılır? İnsan kaderini değiştirebilir mi? Melek ve Yiğit'in kaderi onlar doğmadan çok önce yazılmaya başlamıştı. Bir böğürtlenin bir insana verebileceği en...