Hello herkese merhaba şikişikişik(Ceyda Kasabalı girişi :D)
Size bol bol Yiğit ve Melek'li bir bölümle geldim. Kedi ve köpek gibiler ama kediler ve köpekler bazen anlaşırlar. Biz Tom ve Jerry'de çok şahit olduk buna :D Ben atışmalarını da çok sevdiğim için daha çok kavga edecekler maalesef ama bu günlerin tadını çıkaralım :) Diğer bölümler zaten yansın geceler sabahı da söndürelim tadında geçeceğinden :D
Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :D
🍇
Melek, çadıra girdiğinde öylece oturmuş telefonuyla ilgilenen Yiğit'e ters bir bakış attı. Yiğit de başını kaldırmadan göz ucuyla Melek'e bakmış tekrar telefonuna dönmüştü. Yiğit'in bu tavrına yalnızca gözlerini deviren Melek geçip diğer köşeye oturdu. Hem suçluydu hem de trip atıyordu. Dengesiz!
"Gir şu tulumun içine." dedi Yiğit ters bir şekilde söylenerek. Çadırda ikisinden başka kimse olmasa da Melek bir an emin olamadı kendisiyle konuştuğuna ve bu yüzden etrafına bakındı.
"Sana diyorum Melek, gir tuluma." diye sözlerini tekrarlayan Yiğit'e hayretle bakıp "Bana emir mi veriyorsun şimdi de? Sana ne?" dedi. Yiğit derin bir iç çekip "Zatürre olacaksın, dondun ama hâlâ dik burnunu indirmiyorsun. Ne bu inat ya! Gir işte tuluma!" diye azarladı. Melek kızmakla gülmek arasında gidip gelirken gülmeyi seçti. Melek sonunda gülmeyi kesip "Çok mu umurunda?" diye sorduğunda Yiğit, Melek'e dümdüz bakmaya başladı. Bu bakış, Melek'in de sessiz kalmasıyla uzun bir bakışmaya dönüştü. Yiğit, ne diyeceğini, ne demesi gerektiğini daha doğrusu ne derse Melek'in kızmayacağını bilmiyordu artık.
Aralarındaki, nötr olması gereken bu ilişki nasıl olmuştu da toksik bir ilişkiye dönüşmüştü anlamıyordu. Oysa Melek'e sorsa Melek ona cevabı layığıyla verirdi.
"Nasıl istiyorsan öyle yap Melek..." dedikten sonra telefonunun ekranını kapatıp kendi tulumunu açtı. "Ne yaparsam yapayım sana yaranamıyorum zaten." diye mırıldandı ama Melek'in duyması için kurduğu bir cümle değildi bu. Yine de Melek duymuştu.
"Bana yarar sağlayacak bir şey yapmıyorsun çünkü. Tam aksine bana zarar veriyorsun." dedi Melek ve sanki az önce bu konuda tartışmamışlar gibi o da montunu çıkardı ve tulumunu açıp içine girdi.
Yiğit çaktırmadan gülümsedi. İçi rahat etmişti şimdi. Yine de söylediği şeye bir cevap verecekti. "Sana nasıl zarar veriyorum Allah aşkına?" Tamam, bu bir cevaptan ziyade soruydu. Ancak sonuçta bir karşılık vermişti.
Melek tulumun fermuarını çekerken "Her şeyi boş verip az önce yaptığın şeyi örnek olarak gösterebilirim." dediğinde Yiğit anlamaz gözlerle baktı Melek'e. "Mehmet'e söylediklerinden bahsediyorum Yiğit" diye açıklarken sesinde çıldırmanın eşiğine gelmiş bir kızın çığlığı vardı.
Yiğit'in düşündükleri ile Melek'in kast ettikleri aslında çok farklı olsa da Yiğit'i düşündükleri üzmüştü. "Ondan hoşlanıyor musun?" diye sordu düz tutmaya çalıştığı bir ifadeyle. Bu soru Melek'i gafil avlamıştı. Her karşılığı bekliyordu ama bunu değil.
"Ne?" diye sordu bir cevap vermek yerine. "Ne alâka?"
Yiğit "Sana zarar verdiğimi söyledin." dediğinde gülümseyip gözlerini devirdi. "Mehmet benim arkadaşım Yiğit. Ben ondan bir şey saklıyorsam, ben söylemeliydim. Sen değil. Sen böyle yapınca aramızdaki arkadaşlığa zarar verdin. Hoşlanmakla ne alâkası var şimdi?"
Yiğit tulumdan çıkıp doğruldu. "Ona bakarsan sen de benim arkadaşlarıma söyledin!" derken niyeti, hesap sormaktan ziyade, üste çıkmaktı. Tabi biraz da Melek'le muhabbet etmeye devam etmek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖĞÜRTLEN MUCİZESİ
General Fiction(Eski Adı: Beşik Kertmesi) İnsanın kaderi ne zaman yazılmaya başlar? İnsanın kaderi kaç kez yazılır? İnsan kaderini değiştirebilir mi? Melek ve Yiğit'in kaderi onlar doğmadan çok önce yazılmaya başlamıştı. Bir böğürtlenin bir insana verebileceği en...