🍇26. BÖLÜM🍇

223K 8.4K 983
                                    

Size hepinizin içini gıcıklayacak ilk halinde bile yüzbinleri heyecanlandıran o malum bölümle geldim. Bu bölümde çok fazla oy ve yorum bekliyorum. Keyifli okumalar....

🍇

Eve geldiklerinde Melek artık düşüp bayılacakmış gibi hissettiğinden Yiğit'in arabası daha park etmeden kapının önünde inmek istemiş ve Yiğit'i beklemeden apartmana girip asansöre binmişti. Eve geldiğinde de içi cayır cayır yansa da su içmeye üşendiği için direkt odasına girip kapıyı kapatarak kendini yatağa atmıştı. Zorlukla çıkardığı montunu yere atıp öylece yatağına girdiğinde ne uyuyabilecek haldeydi ne de gözlerini açık tutabiliyordu. Midesi bulanıyordu ama kusacak gibi de değildi. Ağlamak istedi. Başını yastığa gömdü ancak ağlasa da iyileşmeyeceğini, daha iyi hissetmeyeceğini biliyordu. Yine de gözlerinden sessiz yaşlar yastığa, şakaklarına doğru boşaldı.

Üşütmüştü işte!

Tam olarak neyi vardı bilmese de çok kötü durumdaydı. Daha kötü olan ise yalnız olmasıydı. Evinde olsa en azından annesi bir tas sıcak çorba koyardı önüne. Asıl ağlama isteği de bu çaresizliğinden geliyordu.

Yiğit, eve girdiğinde Melek'in kapalı kapısına bakmıştı. Hem Melek'e hem de Mehmet'e kızgındı. Melek'le ne güzel işleri yoluna koymuşken Mehmet'in abuk sabuk konuşmaları yüzünden kontrolünü kaybetmişti ve kavga etmişti onunla. Melek ise bir 'Neden?' diye sormadan Mehmet'in spekülatif açıklamalarına itimat ederek haksız hüküm vermişti.

O da kendi odasına geçerken Melek'e tavır almaya karar vermişti. Bu böyle olmazdı! Yalandan da olsa evli bir çiftti onlar. Her şeyden öte aynı çatı altında kalıyorlardı. En azından bir açıklama yaptırmalıydı. Montunu çıkarıp yatağa girdi o da. Kamp yapmaktan aslında hiç hoşlanmazdı ve Melek kabul etmese o da gitmezdi. Gitmez, gözü de hiç arkada kalmazdı ama Mehmet isteyince Melek kabul etmişti ve mecburen Yiğit de bu kampa katılmıştı. Yeri çok rahatsız olsa da en azından Melek yanındaydı. Mehmet karı koca olduklarını öğrenmişti. Buna Melek biraz kızmış olsa da Yiğit, değdiğini düşünüyordu.

Bir süre odasında oylanmış ama sonra karnı acıkınca daha fazla dayanamamış ve kalkmıştı.

Mutfağa geçerken yeniden Melek'in kapalı kapısına göz attı. O da kahvaltı yapmamıştı ve saat öğleyi geçiyordu. Tereddütlü adımlarla kapısına vardığında yine bir ikilem yaşasa da yine hisleri galip gelmiş ve kapısını tıklatmıştı. Birkaç kez daha tıklattıktan sonra ses gelmeyince kapıyı sessizce aralayıp başını içeri uzattığında Melek'in arkasını dönük bir şekilde uyuduğunu görmüştü. Uykuya, yemekten daha fazla ihtiyacı olduğunu düşündüğü için de yeniden kapıyı kapatıp mutfağa geçmişti. Kendisine bir şeyler hazırlamak için dolabı açınca küçük bir tabakta, bitmek üzere olan Böğürtlen reçeli gözüne çarptı. Eline alıp kokladı. Kokudan bir şey anlaşılmıyordu tabi. Kaşıklıktan aldığı çay kaşığının ucuyla tadına baktığında gözleri beğeniyle kapanmıştı. "Hmm çok iyiymiş gerçekten." dedi. Sonra aldığı gibi yerine bıraktı. Melek sevmişti. Ve bitmişti. Son kalanı da o yese Yiğit bir şey kaybetmezdi. Hatta garip bir şekilde kazanacağı şeyler olur gibi geliyordu. Melek'in gülümsemesi ve mutluluğu neden umurundaydı anlayamıyordu ama o gülünce mevsim birden bahar oluyordu, çiçekler açıp kuşlar ötüyordu sanki.

Kendine ekmek arası peynir, domates ve salam hazırlayıp odasına geçecekken vazgeçti ve hazırladığı sandviçi streçleyip dolaba koydu ve kendine yeni bir tane hazırlamaya başladı. Herkesin kendi yemeğini kendisinin hazırladığı bir düzene geçmiş olabilirlerdi ama insanlık ölmüş değildi. Bir sandviç eline yapışmazdı. Bu, tavır yapmasına engel bir şey de değildi zaten. Bir bardak meyve suyu da alıp odasına geçti ve karnını odasında film izleyerek doyurdu. Saatlerce film izledi. Aslında film açıktı ve gözleri bilgisayarının ekranındaydı ama bu pek de izlemek sayılmazdı. Çünkü aklı Melek'teydi. Saatler geçmiş olmasına rağmen odasından çıkmıyordu. Acıkmamış mıydı?

BÖĞÜRTLEN MUCİZESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin