#10. BÖLÜMTESADÜF
Elimdeki kahve bardağının içine iki küp şeker atarken boştaki elimle kafamdaki örgü bereyi düzelttim. O kadar halsiz hissediyordum ki derse girmek değil birileriyle konuşmaya bile mecalim yoktu.
Kantinden çıkarken bir yandan da yakınıyordum. "Lanet okul! Aptal insanlar..."
Ne zamandır kusmuyordum. Tam olarak iki gün. Elimi ağzıma sokmadığım sürece midem yerinde kalıyordu. Ama bu iki gün içinde bile kilo vermiştim. Tükettiğim tek şey sıvı olunca kilo almayı beklemek saçma olurdu tabi ama yine de bilmiyorum. Hiçbirşey yapmadan kilo vermek tuhaf geliyordu.
Günleri artık saymıyordum ve tam olarak 62 kiloydum. Vücut hatalarım ortaya çıkmıştı. Elmacık kemiklerim doğduğum günden bu yana ilk defa bu kadar belirgindi ve köprücük kemiklerim, kalça şeklim, bileklerim. Herşeyim çok daha belirgin ve güzel görünüyordu. Tuhaf bir şekilde hoşuma gitmeyen bir şeyler vardı.
Okulun geniş koridorunda elimde sıcak bir kahveyle öylece yürüyordum. Öğle arasındaydık ve yapacak bir şeyim olduğu söylenemezdi. Bende pencere kenarına geçerek dışarıyı izledim. Hep yaptığım gibi. Elimdeki kahveden bir yudum alarak bahçede yanyana oturan -sözde en iyi arkadaşım- Hale ve Kuzey'e baktım. En iyiyi her zaman başkalarının almasından bıkmıştım. Hayır, kıskanç ve kibirli biri değildim. Asla da öyle biri olmamıştım ama daima herkesten geride olmak moral bozucu oluyordu.
"Yine mi Kuzey? Tanrım, en yakın arkadaşını sikmese ona aşık felan olduğunu söylerdim."
Yanıma ne zaman geldiğini anlamadığım Eray'a öfkeli bir bakış attım. Bununla birlikte ellerini havaya kaldırdı. "Hey, hey tamam. Sustum." Eliyle gözlerimi işaret ederek "Yeter ki lazer saçan gözlerini üzerimden çek." diye saçma sapan konuştu.
Cevap vermeden yüzümü pencereye çevirdim ve sakinleşmek adına sıcak kahveden bir yudum daha aldım.
"Sen güzelleştin mi bana mı öyle geliyor?"
Oflayarak ona döndüm. "Sana öyle geliyor Eray, def ol git şurdan."
"Bi saniye,bi saniye; " diye gözlerini kocaman açtı. Sanki çok önemli bir şey bulmuş gibi beni incelemeye devam etti. "Bunu söylediğime inanamıyorum ama sen gerçekten güzel görünüyorsun, zayıf ve.. " inanmak istemiyormuş gibi kafasını iki yana salladı. "Güzel."
Bunu Eray'dan duymak her ne kadar tuhaf olsa da duyduğum bu iltifata karşılık sadece gözlerimi devirdim. Oysaki sevinmeliydim. "Evet, tabi her neyse." Elimle sinek kovalar gibi yapıp yanından geçtim ve sınıfa doğru ilerledim.
*
"Elis lan! Benle çıksana."
Of. Eray gerizekalısı yine durup durup saçmalamaya başlamıştı. Okulu sırf bu çocuk yüzünden sevmiyordum.
"Hadi bak, bu teklif kaçmaz."
Ders kimyaydı ve hoca doğum iznine ayrıldığı için yeni bir öğretmen gelene dek dersler boş geçecekti. Herkes kendi aleminde takılıyor, kimisi test çözüyor kimisi dedikodu yapıyordu. Bende Eray'ın saçmalamalarını dinliyordum. Sabahtan beri yüzümün ne ara bu kadar güzel olduğunu söyleyip durmuş, zayıfladığımı idda ederek saçma sapan konuşmuştu. Evet zayıflamıştım ama hala bol kıyafetler giyiyor ve zayıfladığımı saklamak için giysilerime pamuk dolduruyordum. Herkesin kusarak zayıfladığımı öğrenmesini istemezdim. Sonuçta kim yedi haftada ip gibi olabilirdi ki? Tamam ip gibi değildim ama boyuma göre zayıf ve kemikleri görünen bir tip olmuştum.
"Ee kanka ne dersin? Bu iş olur gibi, ha?"
Eray'a ölümcül bir bakış attım ve hemen ardından beyin özürlü birine laf anlatıyormuş gibi hece hece konuştum. "Eray, beni rahat bırak."
Sonunda sıkılmış olacak ki "Aman iyi tamam be! " diyerek yerine geçti.
Ondan kurtulduğuma memnun olarak kafamı yeniden pencereye çevirdim. Hale ve Kuzey dersin ne olduğunu umursamadan yine dersi asmış bahçede dip dibe oturuyorlardı. Hale'yle ne zamandır doğru dürüst konuşmuyorduk ve ilişkileri hakkında bildiğim tek şey sürekli öpüştükleri ve dip dibe gezmeleriydi.
Gözlerimle onları kesmeyi bırakarak çantamdan telefonumu çıkardım.
"Hey, ne yapıyorsun?"
Whatsapptan Batuhan'a mesaj attıktan sonra kulaklıklarımı çıkartarak müzik listemden sevdiğim bir şarkı açtım.
×" Dersim bitti eve gidiyorum. Sen?"
"Okuldayım. Ders boş ve müzik dinliyorum."
Uzun bir süre bir şey yazmadı. Zaten yazmasını da beklemiyordum. O, ancak ben onunla konuşursam, ona soru sorup sohbeti devam ettirmeye çalışırsam bana cevap yazıyordu. Diğer zamanlarda genelde görüldü yapıp bırakıyordu. Her ne kadar sinir bozucu olsada onun bu kendini beğenmiş haline alışmıştım.
Çoğu zaman eğer önemli bir şey konuşmuyorsak -ki aramızda önemli olan tek şey kusma meselesiydi- benimle asla iletişime geçmek için ilk hamleyi yapmaya yanaşmıyordu. Zaten neden bunu yapmasını istediğimi de anlamıyordum. Benimle konuşmak zorunda bile olmayan birinden bunları beklemek aptalcaydı ve belki de bu aptal kızın sadece ilgiye ihtiyacı vardı.
Kafamı tekrar pencereye çevirdim ve az öncekine oranla çok daha fazla iç içe girmiş olan Hale ve Kuzey'e baktım.
Elim tekrar dokunmatik ekranda harekete geçti.
"Şu anda en yakın arkadaşımla bahçedeler ve gözümün önünde neredeyse çocuk yapacaklar."
Anında cevap geldi.
×"Kim?"
Cevap yazmayarak anlamasını bekledim. Bir kaç saniye sonra tekrar cevap yazdı.
×" Şu hoşlandığın çocuk. Fotoğrafı var mı?"
"Bunu soruyor musun?"
Şarkı listeme girerek Duman - Herşeyi yak açtım.
×"Doğru, bendeki de soru. Neyse atsana şu playboyun resmini. Merak ettim."
Çokta umursamayarak galeriye girdim ve gizli resimlerden Kuzey'in en sevdiğim resmini bularak gönderdim. Bu resimde üstünde tişört yoktu ve ağzı yarım bir gülümsemeyle şekil bulmuştu. Gözlerinde hep gördüğüm o kendini beğenmiş bakışlar vardı. Ama yine onu seviyordum. O kadar yakışıklı ve seksi görünüyordu ki tanrım...
Resim karşı tarafa gittiğinde anında görüldü oldu ama cevap yazmadı.
"Ee, ne düşünüyorsun?" diyerek ben yazdım.
Yine bir cevap yazmayınca oflayarak tekrar mesaj attım.
"Cevap versen diyorum."
Yine görüldü yaptı ve sonunda yazıyor yazısı göründü. Şükür.
×"Onu tanıyorum."
Gelen cevapla bir süre öylece baktım. Şaşkınlıktan ağzım iki metre açılmış, kalbim göğsümü yumrukluyormuş gibi hızla atmaya başlamıştı. O an ne düşüneceğimi şaşırdım. Ama aklımda gezen sorular yanıt bulmak için resmen çırpınıyorlardı. Bu da neydi şimdi? Onu nasıl tanıyor olabilirdi? Daha da önemlisi eğer onu tanıyorsa ona söyler miydi?
Adrenalin kanıma karışarak önce tüm bedenime yayıldı, hemen ardından somut bir maddeymişcesine beynime işledi. Midemde olmayan yemekler dışarı çıkmak için boğazıma kadar yükseldiler. Elimle ağzımı kapatıp tuvalete gitmeden hemen önce bir mesaj daha geldi telefonuma.
×"O benim kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBALAJ
Ficção AdolescenteOdamda oturmuş internetteki ünlülere bakarken bir anda aklıma düşen hırsla zayıflamanın sırrını araştırdım. Herşey internette bulduğum o blogla başladı...