Yazdığım en uzun bölüm bu oldu sanırım.
Nasıl bir final yapacağım konusunda çok kararsız ve düşünceli olduğum için hala bir şeyler üretebilmek için çabalıyorum. O yüzden bu bölüm bol geçişli birşey oldu. Ne yaptığım hakkında en ufak bir fikrim bile yok. O yüzden...
Iyi okumalar hayalet okuyucularım.
#31. BÖLÜM
DANS
Asfalt zemin çıplak ayaklarıma iğne gibi batıp yakarken bunu nasıl hissedebiliyor olduğumu düşündüm. Yani gece olmasına karşın hava sıcak ve yoğundu ama asfalt korkunç bir soğuğa bürünmüştü. Ayakkabılarım nerdeydi?
Üstümdeki siyah iç çamaşırlarına baktım. Bu kılıkta, gecenin bir yarısı bu sokakta ne arıyordum? Biri beni görebilirdi halbuki.
Ayaklarıma batan soğuğa rağmen yürümeye devam ettim. Etrafımda binlerce sokak vardı. Her bir köşe yeni bir sokağa, yeni hayatlara ev sahipliği yapıyordu. Sadece benim olduğum sokak bu kadar loş ve karanlıktı. Solmuş kırmızı boyasıyla, nemden sökülmüş kötü görüntüsüyle karşımda duran kocaman ev karşımda tüm ihtişamıyla duruyordu.
O kadar eski ve yıpranmış olmasına karşın yine o kadar lüks ve şahaneydi.
Gözlerimi yukarıya çevirdim. Küçük bir çocuk camdan bana bakıyordu. Gözleri bir çocuğun gözleri değilde yaşlı bir insanın gözleri gibiydi. Çökmüştü.
Üstünde beyaz uzun bir elbise vardı ve elbisenin her tarafı kirlenmiş, çamurla kaplanmıştı. Gözlerindeki hüzün onu fark etmemi istermiş gibi orada duruyordu ve yardım istiyordu. Korkuyordu.
Beyaz teni solgun, güzel iri gözleri ve dolgun küçük dudakları vardı. Öyle güzel bir kız çocuğuydu ki bu üzüntüsünü anlamlandıramıyordum. Sonuçta o daha bir çocuktu. Onu ne bu kadar yıpratmış, nasıl bu kadar üzmüş olabilirdi ki?
Küçük kız iki yanda hareketsizce beklettiği ellerini kaldırarak cama koydu. Gözünden ruhsuzca iri damlalar düştü ve hemen ardından arkasından bir siluet belirdi. Ona birşey yapacaktı.
Ileri doğru atıldım ve koşarak evin bahçe kapısını sarstım. Açılmıyordu ve kilitliydi. Kafamı hızla kaldırıp yeniden küçük kıza baktım. Kafasını yana düşürmüştü ve yardım diliyordu. Kapıyı daha fazla sarstım ama büyük ve ihtişamlı demir kapı yanlızca hafif bir gıcırtı çıkarttı.
Geri geri gidip kafamı ellerimin arasına aldım. Ona yardım etmem gerekiyordu ama hiçbirşey yapamıyordum. Kafamı kaldırıp tekrar küçük kıza baktım. Bu sefer boynunda, onun boynuna fazlasıyla büyük ve kaba gelen büyük bir halat ip vardı. Arkasındaki kişi elleriyle çocuğun başını okşadı.
Onu öldürecekti.
"Hayır!" diye bağırdım boğazım yırtılmak üzereymiş gibi. Aynı anda halat büyük bir hızla kızın boynunda daraldı, sıktı ve derisinde iz bırakacak şekilde baskı yaptı.
Küçük kız gözlerini kapatmadan önce son kez bana baktı ve dudaklarını yavaşça hareket ettirdi. Sesi kulaklarımda yankılanırken dehşet içinde gözlerimi açtım. Çünkü küçük beden yere yığıldığında arkasında beliren beden bendim.
Kulaklarımda aynı ses bir kez daha fısıldadı. "Katil."
Ve camdan bana bakan cani beden korkunç bir şekilde gülümserken ne yapacağımı bilemedim. Bu bendim, ama nasıl olabilirdi? Rüya da mıydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBALAJ
Teen FictionOdamda oturmuş internetteki ünlülere bakarken bir anda aklıma düşen hırsla zayıflamanın sırrını araştırdım. Herşey internette bulduğum o blogla başladı...