#19. BÖLÜMÖLÜ ÇOCUK
Küçük bir çocukken ailem bana bir kedi almıştı. Kocaman, tombul ve huysuz bir kediydi. Sarı tüyleri daima kabarık ve hacimliydi. Ve onu o kadar çok sevmeme rağmen birgün evden kaçtı. Sadece beş yaşındaydım. Ama bu ailemin bana kızmaması için yeterli bir sebep değildi. Kediyi kaybettiğimi duyduklarında bana nasıl bağırdığını hatırlıyorum. Bir anne çocuğundan bu kadar nefret edebilirdi galiba. Ağlayıp özür dilememe rağmen annem beni affetmemiş ve sorumsuz bir kız olduğumu söyleyerek beni azarlamıştı. Babamsa o hafta iş gezisine ya da ona benzer bir yere gitmişti çünkü evde annemle ben vardık. Ve o hafta annem neredeyse hiç yüzüme bakmamıştı. Sanki benden uzaklaşmak için neden arıyor gibiydi. En küçük sorunda beni suçluyor ve bağırıp azarlıyordu. Zaten sonrasında asla düzgün bir anne kız ilişkisi kuramadık.
Tırnaklarıma sürdüğüm mor oje neredeyse kurumak üzereydi. O sıra da beni düşüncelerimden koparan telefon melodisi kulaklarımı doldurdu. Ojeli tırnaklarıma dikkat ederek telefonu açtım.
"Evet?"
"Aşağıdayım."
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp arayan numaraya baktım. Kayıtlı olmayan bir numaraydı.
"Kimsiniz?" diyerek pencereye yöneldim.
"Cidden mi? Sesimden anlamadın mı?"
Aşağıdaki büyük köklü ağacın gövdesine yaşlanmış duran Ares'i gördüm ve gözlerimi devirdim.
"Ne işin var burada?"
Aşağıdaki görüntüsünden omuz silktiğini gördüm. Ağzındaki sigarayı dışarıdaki soğuğa doğru üfledi. "Canım sıkıldı."
"Yani?" dedim alayla. "Oradan sirk palyaçosu gibi mi duruyorum?"
Hiç gülmeyen asık suratı az da olsa kıpırdama gösterdi ve yüzünde bir tebessüm oluştu. "Yoksa değil misin?"
Bir kez daha gözlerimi devirdim. "Ha ha." Ellerimi iki yana açtım ve dua eder gibi durdum. "Ne istiyorsun?"
"Bilmem, yanlızca takılmak istedim. Canım sıkılıyor."
Pencereyi kapatarak perdeyi çektim. "Pekala on dakika." Telefonu kapattıktan sonra kuruyan ojelerime kısa bir bakış attım. Hala düzgün görünüyorlardı.
Dolaptan dar bir kot çıkarıp üstüne de uzun kollu beyaz bir tişört giydim. Onun üstüne de kırmızı spor ceketimi alarak sırt çantamı taktım ve aşağı indim. Ev boş gibiydi. Büyük ihtimalle ailem yeni bebeklerine alışverişe felan gitmişlerdi. Ya da kontroller için hastaneye felan. Mutfakta tezgahın üstünde duran süt şişesini alarak kafama diktim. En azından midem boş kalmazdı.
Daha sonrasında anahtarlarımı alarak dışarı çıktım. Ares hala aynı pozisyonda bilmem kaçıncı sigarasının son nefeslerini çekiyordu. Yanına ulaştığımda ayağının önündeki izmaritler yeterince fazlaydı. "Ee? Nereye gidiyoruz?" diye sordum Ares beni süzerken. Kısık gözleri yorgun ve uykusuz görünüyordu.
"Bilmem," dedi arkasını dönüp yürümeye başlarken. "Bu günlük senin bildiğin bir yere gidelim. Sıkıldım kendimden."
Siyah deri ceketi ve siyah kotu yine asi ve serseri bir hava katmıştı ona. Parmağındaki yüzüklere kısa bir bakış attım. Kimisi eklemlerinde kimisi tam parmaklarının üstünde duruyor, siyah yüzükler onun bir parçasıymış gibi parlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBALAJ
Genç KurguOdamda oturmuş internetteki ünlülere bakarken bir anda aklıma düşen hırsla zayıflamanın sırrını araştırdım. Herşey internette bulduğum o blogla başladı...