Kapıda donup kaldı Güldem. İçeri dönse gelen telefon yüzünden tekrar fırsat bulamamaktan, dönmese arayan kişinin teyzesi ya da Muammer Bey olması halinde dikkat çekerek kaçma planının bozulmasından korkuyordu. "Sakin olmalıyım" dedi. Kapadı kapıyı, geri döndü, telefona doğru yürüdü. Elleri titriyordu ahizeyi kaldırdığında. Yüzünde kabahat işleyen çocukların büründüğü utangaç ifade vardı.
- Muammer Bey'in evi buyurun.
- Güldem, kızım kusura bakma senide uyandırdım. Teyzeni daha evdedir diye düşünmüştüm.
- Önemli değil Muammer Abi uyumuyordum. Teyzem çıkalı on beş dakika oldu.
- Yapma yahu. Acilen Ankara'daki inşaata gidip bakmam lazım. Problem varmış. Teoman'da benimle birlikte gidecek. Yarın öğlen geri döneceğiz. Bizim merak etmeyin oldu mu?
- Tamam Muammer Abi, söylerim teyzeme. İyi yolculuklar.
- Sağol kızım. Sende dikkat et kendine, dedi. Kapattılar telefonu. Güldem çok rahatlamıştı.
Artık kaçma planını daha rahat gerçekleştirebilirdi. Teyzem nasılsa gelmeyince Muammer ağabeyi arar öğrenir Ankara'ya gittiğini, benim bir şey söylememe gerek yok dedi kendi kendine. Peki ya kendinle ilgili bir not bırakmayacak mıydı?
Odasına çıktı tekrar, bir kâğıt buldu çekmecesinden. Hemen eline bir kalem aldı. Yazmaya başladı hızlı bir şekilde. Sanki teyzesine olan bütün kırgınlığını, kızgınlığını kalemin darbeleri ile önündeki kâğıda döküyordu:
" Teyze, bu sana son seslenişim.
Bana sunduğun bu acımasız hayattan sonsuza dek gidiyorum. Ne mutlu sana bak sonunda benden kurtuluyorsun. Artık babamdan bana tek yadigâr olan adımı söylemek zorunda kalmayacaksın. Beni gördükçe annemi görmüş gibi olmayacaksın.
Kabul edelim ki sevmedin beni ve hiçbir zamanda sevmeyeceksin ve ben biliyorum ki ne yapsam bu gerçeği değiştiremeyeceğim. Artık kendi hayatımı kendim çizmeye karar verdim. Hayat bana iyi ya da kötü ne gösterirse kabulümdür. Tek dileğim insanca ve özgürce nefes alabilmek. Lütfen beni aramaya kalkma. Farzet ki öldüm, farzet ki hiç yaşamadım.
Teyze, ben zaten seninle hiç yaşamadım.
Güldem..."
Mektubu yatağın üstüne bıraktı Güldem. Son kez baktı odasına. "Elveda..." dedi kendinin bile zor duyacağı bir sesle. Koşarak indi merdivenlerden. Kapıdan dışarı çıkar çıkmaz içine derin bir nefes çekti, daha bir iyi hissetti kendisini, daha bir özgür... Yürüdü yol ayrımına kadar, Bursa tarafına giden bir araba gelmesi için dua etti. Neden Bursa olduğunu bilmiyordu ama içinden bir his onu oraya sürüklüyordu. Son 2 senesi Bilecik'te geçmişti. Hoş teyzesi yüzünden doğru düzgün bir yere gitmemişti ama yinede ısınamamıştı buraya. Bursa yakındı, gelen gidenden duyduğu kadarı ile çabuk iş bulabileceğini düşündü.
Çok geçmeden el ettiği bir araba durdu. Arabada adamın yanında temiz yüzlü bir kadın vardı, arkada 2 çocuk. Belli ki bir aileydi. Adam eşinden taraftaki camı indirdi:
- Bir sorun mu var hanımefendi?
- Bursa tarafına gidiyorsanız beni de götürebilir misiniz?
- Geçin bakalım arkaya, dedi. Çocukların yanına oturdu onlara gülümseyerek. Sürekli ellerini ovuşturuyordu. Arabanın hareket etmesi ile birlikte arkasına yaslandı. Kafasını dayadı cama, gece bugünün heyecanından uyuyamamıştı doğru düzgün. Gözlerini ufka dikti, nasılda masmavi, nasılda uçsuz bucaksız ve güzeldi. Kendi kendine düşünüyordu daldığı uzaklarda:
" Masmavisin ve birçok gizemi barındırıyorsun içinde. Bana iyi ya da kötü ne göstereceksin bilmiyorum. Ama senden bana ne gelirse gelsin, şimdi yaşadıklarımdan daha kötü olmayacağına eminim. Artık özgürüm, yalnızım, kendi kanatlarımla ufka doğru tek başıma özgürce uçuyorum. Güle güle geçmişim ve merhaba ufuktaki umutlarım..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuktaki Umutlarım
Aktuelle LiteraturBu hikaye için çok şey yazabilirim aslında... Herşeyden öte benim ufkum açıldı bu hikayeyi yazarken... İlk hikayem, ilk gözağrım... GÜLDEM... Hayatın darbesi ile yıkılmış, rüzgarı ile oradan oraya savrulmuş, yüzü güzel ruhu güzel bir kız... ALİ DAĞH...