8

10.4K 599 7
                                    

Gölün kenarında gözlerini ufka döndürmüş, elindeki taşları sektiriyordu Ali Dağhan. Hayatından bu taş gibi akıp gidenleri düşünüyordu. Günlerdir yengesinin yanındaydı. Sabah erkenden Uşak'ta ki işlerini bitirip hemen buraya geliyor eğer uyuyorsa gölde kayığa biniyor, uyanıksa onunla sohbet ediyordu. Sürekli "Feraye'den bir haber var mı Ali?" diye soruyordu yengesi. Umutlanmasın istiyordu, kesin haberi almadan ona söylemek istemiyordu. Bunun dışında hayatındaki boşluğu düşündü sonra. Annesinin sözleri çınladı kulaklarında:

- Ali Dağhan artık saçmaladığının farkındasındır umarım. Senin bir ailen var. Baban, annen, kız kardeşin. Yürütmek zorunda olduğun bir fabrika var. Baban sana güvendi, işlerden elini çekti, sen seneler evvel reddedilen halanın kızının peşinde koşuyorsun. Hepsinden vazgeçtim, hayatın bomboş. Artık evlenmelisin, bir yuvan, çocukların olmalı.

"Artık evlenmelisin" diye tekrarladı kendi kendine. Bir taş daha fırlattı suyun üstüne sekmesi için. Lisedeki aşkını düşündü. İlk elini tutuşunu sevgilisinin, korkak, çekingen, birbirlerine bakmaya utanan gözlerle titreyerek dokunuşlarını parmaklarının. Sonra Jacklin'i düşündü. Fransa'da onunla beraber gittiği Avellan Gölü'nü, arabanın arkasında her daim dolaştırdıkları nevalelerini çimenlere serip yaptıkları piknikleri, göl kenarında sırtüstü uzanıp gökyüzünü seyredişlerini, birbirlerine bakmadan ellerinin kenetlenişini, saatlerce hiç konuşmadan yatışlarını düşündü.

Sonra dönüşünü düşündü. Hepsinden zamanı geldiğinde ayrılmıştı flörtlerinin. Hiçbirini ciddi, ileriye dönük düşünmemişti. Yaşamıştı ve bitmişti. Her ilişkisinde sona vardığında noktayı o koymuştu. " Ben gidiyorum Jacklin " demişti sadece. Bu iki kelime kesindi onun için. Hiç soru sormadı Jacklin, hiçbir açıklama da istemedi. Çünkü tanıyordu Ali Dağhan'ı, biliyordu hiçbir soruyu yanıtlamayacağını. Evet, şimdi bomboştu hayatı annesinin de dediği gibi. Jacklin'i unutmak istiyordu. Şu an hayatım bomboş olmayabilirdi anne diye içinden geçirdi. "Onu buraya getirme" demişti annesi. O da savaşmamıştı annesi ile bu konuda. Çılgınca âşık değilmişim demek, demek İclal Hanımla savaşacak kadar sevmemişim onu dedi kendi kendine. Belki bir gün bende dolu dolu yaşarım hayatı diye düşündü.

- Fazla dalma koçum, boğulursun.

- Yiğit... Kardeş çok özledim seni, hangi rüzgâr attı seni buralara...

- Attı işte boşver. Sıkıldım, sana geldim, kucakladı iki arkadaş birbirini. Yiğit çocukluk arkadaşıydı Ali Dağhan'ın. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Annesi İzmirliydi Yiğit'in. Sık sık kuzenlerini görme bahanesi ile İzmir'e gider, kendini İzmir'in hareketli gecelerine bırakırdı. Ama bir süre sonra bu hayat, kızlar Yiğit'i yorar o da soluğu arkadaşının yanında alırdı. Önce Uşak'ta arar bulamazsa bilir ki Banaz'da göl kenarında eskileri yâd ediyor diye buraya damlardı.

- Yine buradasın, hayrola Jacklin'i mi özledin yoksa?

- O defter kapanalı bir yıl oluyor.

- O zaman göldeki kayıkların battı, keza ben şu an hiçbirini göremiyorum.

- Yengem, torununu görmek istiyor.

- O kayıp değil mi?

- Dün buldum yerini. Haftalardır arıyorum. Bursa'da bir atölyede çalışıyormuş. Yakınlarında bir müştemilatta arkadaşı ile yaşıyormuş.

- İyi ya işte bulduysan çağır gelsin.

- Bilmiyorum. Hiç tanımıyorum. Seneler evvel evlatlıktan reddedilen halamın kızından bahsediyoruz. Ne diyeceğim. " Gel anneannen ölüm döşeğinde. Sayılı günleri kaldı. Tamam deden anneni kovmuş ama olsun sen gel yinede" mi diyeceğim?

- Peki Feraye Yenge bulunduğunu biliyor mu?

- Bilmiyor daha. Heyecanlanmasın diye söylemedim. Bak iki gündür yine sürekli yatıyor. Hem belki gelmek istemez, önce geleceğinden emin olmalıyım. Sonra söylerim ona. Ben ne yapacağımı şaşırdım Yiğit.

- Telefon etsen ya da bir davet mektubu...

- Bilmiyorum kardeş.

- Olmadı gider alır getiririz koçum, üzme bu kadar kendini.

- Olur mu dersin? Gider miyiz? Off of içimde bir sıkıntı var anlamıyorum neden...

- Sen bu gece benimle gece kulübüne takıl söz bende sabah senle yola çıkacağım.

- Bu sabah mı gideceğiz?

- Beklemeye vakit var mı koçum? Mezarlık ziyaretine mi götüreceksin Feraye'yi?

- Ağzından yel alsın kardeş. Ama haklısın. Tamam, sabah erkenden çıkalım yola. Gidelim bakalım, tanışalım Feraye ile. Sabah ola hayrola... 


Ufuktaki UmutlarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin