"Akşamları eve sürekli Serdar Beyi davet etmenden sıkıldım Feraye." demişti Güldem. Daha öncede tartışmışlardı bu konuda ama ilk kez bu kadar sert çıkmıştı sesi. Son iki hafta içinde yaşadıklarına inanamıyordu. Çok pişmandı buraya taşındığına. Aslında özünde kötü bir kız değildi Feraye, ama paraya karşı zaafı vardı.
- Bak Güldem seninle aynı evi paylaşıyor olmamız sana bana karışma hakkı vermiyor. İstediğim arkadaşımı eve çağırırım.
- Burası ikimizin evi artık.
- İyi ya sende çağır arkadaşlarını. Hem benim arkadaşlarım sana müdahale etmiyorlar.
- Yapma Feraye, akşamları Serdar Beyin geçerken uğramıştım diyerek gözleri ile beni sürekli süzmesinden sıkıldım ben.
- Fena mı kızım? Adam seni beğenmiş demek ki.
- Sana inanamıyorum Feraye. Aslında bu evde seninle kalmayı nasıl kabul ettim, nasıl düşünmeden karar verdim ona inanamıyorum. Kendimce o adamdan uzak durmayı planladım. Görüyorum ki yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşum. Sen değil miydin bu adamdan hoşlandığını anlatan? Şimdi ev arkadaşına sarkıntılık etmesine nasıl fırsat verirsin?
- Kızım ben adamdan değil parasından hoşlanıyordum. Seni seçtiyse oda yeter. Eniştemizin çevresine girelim tamamdır. Para parayı çeker. Elbet bana da bir arkadaşını ayarlarsınız.
- Bu konuştuklarına inanamıyorum. Hala bu evde yaşadığıma inanamıyorum.
- Aaa yeter sıkıldım bu konuşmadan. Pişmanmış hıh... Güldürme beni Güldem. Atölyenin o kuş yuvası kadar odasında gaz kokusundan hasta olacaktın. Bu mudur yani yaptığım iyiliğin teşekkürü?
- Ben yakında başımın çaresine bakarım Feraye. Bana yaptığın iyiliğin teşekkürü için de sadece başına bir iş açmaman için sana dua edebilirim.
***
Çayından bir yudum alıp arkasına yaslandı Ali Dağhan. Çok yorgundu, gözlerinin altı o kadar belli ediyordu ki yorgunluğunu. Yiğit kullanmıştı arabayı. Gece apar topar dönmüşlerdi gittikleri gece kulübünden. Feraye yengesi fenalaşmış evde ki yardımcıları büyük bir telâşe ile aramıştı. Sabaha kadar başucundan ayrılmamışlardı Ali Dağhan'da Yiğit'te... Gün ışığı ile beraber yola çıkmışlardı. Yiğit arabayı kullanmasına izin vermemişti. Bursa'ya geldiklerinde kahvaltı molası vermişlerdi. Aslında ikisinin canı da bir şey istemiyordu. Yiğit'in çakmak sesi ile camdan başını çevirip arkadaşına baktı Ali Dağhan:
- İçme şunu sabah sabah be kardeş.
- Bak koçum arabada içme diye söylenip durdun ses etmedim. Burada olsun burnunu sokma olur mu?
- Ben senin iyiliğin için söyledim.
- İyi olmamı istiyorsan şu suratını düzelt, dedi gülümseyerek. Arkadaşının şu an birazdan hiç tanımadığı bir insanla yapacağı konuşmanın gerginliği içinde olduğunu biliyordu Yiğit. Onlar birbirlerinin ne hissettiğini hep bilmişlerdi zaten. "Hem bak atalarımız ne demiş ister zengin ol ister fukara yemeklerden sonra yak bir sigara."
- Yak yak. Bir tane de benim için yak. Öldüğünde cenazende bu yakışıklı adam nasıl biriydi dediklerinde çokbilmişin tekiydi derim bende.
- Tamam be koçum seni mi kıracağım söndürdüm işte. Hadi çok oyalandık kalk bakalım. Ben çok yoruldum direksiyona sen geç. Bilirsin huyumu adres ararken çok sıkılırım araba kullanmaktan.
Ali Dağhan: Yine zor kısmını bana yıktın işin. Hadi gidelim, bakalım nasıl birinle karşılaşacağız.
*****
"Bu çocuk deli." diyordu kahvaltı da İclal Hanım Faruk Bey'e. Sabah Feraye yengesinin durumunu öğrenmek için aradığında öğrenmişti yola çıktığını Ali Dağhan'ın.
- Küçük Bey arayıp ben gidiyorum deme gereği bile duymuyor. Gelsin çekeceğim kulaklarını.
- Kulaklarını çekeceğin küçük bey 28 yaşında Efeli Holdingin yönetim kurulu başkanı İclal.
- Yine de saygı diye bir şey var. Aklını bozdu yengemle.
- İnşallah şu kızı getirebilir. Yengemin ruhu huzura ermeyecek başka türlü.
- Valla Faruk yengenin ruhu nasıl huzura erer bilmiyorum ama ben bu işten çok sıkıldım. Senelerdir yaşadığından bile bihaber olduğumuz bir kız peşinde koşturuyor oğlum haftalardır. Artık ne olacaksa olsun yoksa bu işe ben karışacağım bilmiş ol.
***
Sabah ki tartışmadan sonra hiç konuşmamışlardı. Feraye gezmeye gidecekti zaten. Onun hazırlığındaydı. Güldem de sessizce camın kenarına oturmuş dışarıya bakıyordu. Kapının sesi ile birbirlerine baktılar. Güldem kalktı kapıyı açmak için. Geçerken Feraye'ye baktı. Feraye aynaya döndü tekrar saçlarını düzeltmek için. Kapının kolunu tuttu Güldem:
- Kim o?
- Feraye Hanımla konuşacaktık, dedi. Kapıyı açtı Feraye. Gülümsedi.
- Buyurun.
- Feraye Hanım, dedi sorgulu gözlerle.
- Bekleyin çağırayım, dedi. Kim bilir yine ne işler karıştırıyor diye geçirdi içinden bu iki adama bakarak. Seslendi içeriye.
- Tanışıyor muyuz?
- Ben kuzeninizim, dedi elini uzatarak. Şaşkınlıkla ellerini sıktı Feraye ikisininde.
- İçeri buyurun, dedi. Feraye ve Güldem'in önünden ilerleyerek içeri geçti iki delikanlı. Ali Dağhan meraklı gözlerle eve baktı önce. Sonra Feraye'yi süzdü baştan aşağı. Ne kadar yengesine benziyordu. Gözleri, saçları, elmacık kemikleri, hayrete düşürmüştü onu. Sonra Güldem'e kaydı gözleri. Beraber yaşadığı arkadaşı bu olmalı dedi içinden. Feraye bozdu sessizliği:
- Ziyaretinizi neye borçluyuz.
- Ali Dağhan ismim benim. Dedelerimiz kardeş sizinle. Yengem, Melek halamın acısı ile yaşadı senelerdir. İlhan amcam, dedeniz vefat etti dört ay evvel. Anneanneniz yani Feraye yengem çok ağırlaştı. Son arzusu sizi görmek.
- Başka, dedi umursamaz, alaycı bir tavırla.
- Eğer kabul ederseniz sizi Uşak'a götüreceğiz.
- Asla, dedi ayağa kalkarak. Kapısından kovulduğum, babamın hiçe sayıldığı, annemin evlatlıktan reddedildiği eve asla gitmem.
- Bak Feraye haklısın ama şu an söz konusu olan ölmek üzere olan birinin son isteği. Sen ne kadar inkâr etsen de anneannen o senin.
- Bu konuşma burada bitmiştir beyler. Eğer söyleyecek başka bir şeyiniz yoksa yetişmem gereken bir randevum var. Biz aç susuz sürünürken nerdeydi anneannem, ben kiramı ödemek için kendimi parçalarken neden hatırlamadı beni.
- Ben görevimi yaptım. Hayatta istediğim son şey yengemin üzüldüğünü görmek. Ona asla gelmek istemediğinizi anlatmayacağım. Akşamüzeri çıkacağız yola, eğer fikrinizi değiştirirseniz diye kartımı bırakıyorum, dedi cebinden kartı çıkarıp masaya bıraktı. Ayağa kalktı. Kapıya doğru yürüdüler. Feraye peşlerinden gelmemişti bile. Tüm konuşmalar sırasında içeri bile girmeyen Güldem mutfağın kapısına çıkmıştı. Tam çıkmak üzerelerken Ali Dağhan arkasını döndü, Güldem'le göz göze geldi. Sonra içeri çevirdi kafasını:
- Hayatın boyunca sende, anneannenin yaşadığı vicdan azabını yaşayıp, keşke demezsin umarım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuktaki Umutlarım
General FictionBu hikaye için çok şey yazabilirim aslında... Herşeyden öte benim ufkum açıldı bu hikayeyi yazarken... İlk hikayem, ilk gözağrım... GÜLDEM... Hayatın darbesi ile yıkılmış, rüzgarı ile oradan oraya savrulmuş, yüzü güzel ruhu güzel bir kız... ALİ DAĞH...