Dağhan Güldem'in sözleriyle yaşayacakları zorlukları bir kez daha düşündü önce. Sonra hafifçe gülümsedi Güldem'e korkma der gibi. Güldem başını eğip mutfağa gitti. Dağhan'da içeri girdi. İçeride sedirlere yerleşen ailesine baktı. Feraye yengesinin rahat hareketlerini, annesinin küçümseyen bakışlarını izledi. Yaren ile Yiğit'in olanları umursamayan hareketlerini, birbirlerine kaçamak gidip gelen bakışlarını fark etti. Gülümsedi... İçeride birbirlerine hal hatır soran tüm insanların sesleri uğultu halindeydi Dağhan'ın kulağında. Onun aklı Güldem ile birlikte mutfaktaydı şu an. Daha fazla da dayanamadı. Ayağa kalktığında Meryem ninenin sesi ile durakladı:
- Ali... Ne gaynaştın yerinden?
- Şey... Ninem ben bir su içip gelecektim.
- Yaren gapıp getirsin deycem emme sen dinlemeycen. Sen kendin gitmek istiyon yalım, de hadende get gel gari, dediğinde Feraye hanım hafifçe gülümsedi Meryem'e. Bu iki kadın yılların kendilerini yormasına rağmen hala dimdik duruyorlardı her zorluğa karşı. Bugün de bu odada esen deli rüzgârı ikisi de iliklerine kadar hissediyor ama ortamı yumuşatmak gerektiğini de biliyorlardı.
- Nasılsın Meryem, epey oldu görüşmeyeli. Figen'i görmeye de gelmiyorsun.
- Hayat çok yavanmış onu annadım, benim adam göçüp gidince Feraye hanım. Boyalak kalıyor insan emme netcen olan oldu fayda yok hayat devam ediyor.
- Hayat hepimize gösterdi o acı yüzünü Meryem. Gece olduğunda duvarlar konuşuyor. Bunu benden iyi kim bilebilir ki, dediğinde iki kadın derin derin baktılar birbirlerine. Konuşamadılar çünkü ikisinin de boğazına aynı şey tıkandı.
Faruk karısının huzursuzluğunu hissediyor bir yandan da aklı oğluna takılıyordu. İçin için kızıyordu şu an ona. Kızı oyalıyordu mutfakta biliyordu. Oysa o şu an bir an önce şu isteme işini tamamlayıp dönmek istiyordu. Sessizliği bozmak için ortaokulu beraber okuduğu arkadaşına laf attı:
- Sen nasılsın Figen? Epeydir görmüyorum seni.
- İyiyim Faruk bey, siz nasılsınız?
- Yapma Figen, senelerdir bana böyle beyli efendili hitap etmene alışamadım. Biz beraber okuduk seninle. Az mı azarını işittim Meryem teyzenin, derken gülümseyerek baktı Meryem'e. Meryem kızının duygularını biliyordu. Gözlerini yere indirdiğini hissettiği an içi acıdı ama seneler evvel kızına verdiği sözü hatırladı:
"- Anne evleniyorum ama gönlüm sevdam başkasında biliyorsun.
- Sana evlen demeyom, kendin istiyon. Bana kalsa ben çoktan gonuşuk ederdim Feraye hanımla.
- Sakın anne, sakın!
- Neden ama gızım?
- Anne, duydum annesi kendi ailesinin bir tanıdığı kızla tanıştırmış Faruk'u. İçim acıyor ana. Kendime kıyarım ama senin bir tek gözyaşına kıyamam. Madem babam bu adam senin için iyi dedi, bende babamın sözünü tutucam. Sende bana söz ver ana, bu sır ölene kadar seninle benim aramda kalacak. Tamam mı?
- Tamam..."
- Tamam mı Meryem?
- Efendim..., dedi bir an irkilerek Meryem.
- Haftaya diyorum, bize gelirsiniz birkaç gün. Tamam mı?
- Hele biyo o güne çıkam geliriz helbet.
***
Mutfakta dalgın kahve pişirmek için hazırlanan Güldem arkasından yaklaşan Dağhan'ı hissetmemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuktaki Umutlarım
Ficción GeneralBu hikaye için çok şey yazabilirim aslında... Herşeyden öte benim ufkum açıldı bu hikayeyi yazarken... İlk hikayem, ilk gözağrım... GÜLDEM... Hayatın darbesi ile yıkılmış, rüzgarı ile oradan oraya savrulmuş, yüzü güzel ruhu güzel bir kız... ALİ DAĞH...