21

7.9K 515 22
                                    

 Yiğit uzun süre şirkette bekledikten sonra arabasına binmiş evine gidiyordu. "Dağhan bu saatten sonra nasılsa aramaz" diye geçirdi içinden. Yarensiz bir gün daha demekti bu. Yarın Dağhan'ı bahane ederek görürdü sevdiceğini. O sırada telefonu çaldı. Telefonun ekranında gördüğü isimle sesindeki heyecanı gizleyemeden açtı telefonu,

- Söyle koçum...

- Yiğit neredesin?

- Şimdi şirketten çıktım, eve gidiyordum. Hayrola, ses çatallanmış. Sorun mu var?

- Boşver, derken arabaya doğru ilerliyorlardı Güldem'le. Hava mı serindi? İlk kez içi titriyordu.

- Tamam kardeş, sen boşver diyorsan boşveririz.

- Sağol... Bizim kızları türkü dinlemeye götürüyorum. Gelirsin değil mi?

- Tamam koçum, ben sizi orada beklerim, dedi. Eliyle direksiyona vurarak tebessüm etti. Telefonu kapattı, yanındaki koltuğa doğru bıraktı. Dikiz aynasına doğru baktı, gözlerinin parladığını farketti, "Bu akşam... Bu akşam göreceğim prenses seni... Bu akşam..."

***

Yaren bir iki parça kıyafetini koymuştu sırt çantasına. Üstündekilere baktı. Bunlarla çıkamam Yiğit'in karşısına dedi içinden. Dolabını açtı. Hızla kıyafetler tutmaya başladı üzerine. "Ne yapıyorum ben" diyerek usulca kapadı dolabını. Üstünü değiştirse ne fark edecekti ki sanki. Senelerdir abisi gibi Yiğit'in de gözünde hep o şirin ufaklıktı Yaren. Ne olurdu anlasaydı aslında onu nasıl sevdiğini. Kaç kere abisinin telefonuna ulaşamadığı yalanını söyleyerek aramıştı Yiğit'i. Sadece sesini duymak için, bin bir bahaneler üretmişti. Abisi telefonunu hiç kapamadığını söylediğinde ne diyeceğini şaşırmış, bir daha yapmayacağına kendi kendine söz vermiş ama yine de onun sesini duyamadan duramamış, türlü çeşit yalanlarla aramıştı. 

Aynada saçlarına, kıyafetine baktı. "Kahretsin, umurunda bile değilim nasılsa" diyerek çantasını aldı, ışığı örttü, odasından çıktı. Yine de Yiğit'i görecek olmak heyecanlandırıyordu Yaren'i. Hızla merdivenlerden indi. Önce televizyon karşısında oturan babasının yanağına bir öpücük kondurdu. Sonra annesine döndü. Bu soğuk bakışı iyi tanıyordu. Yine de eğilip bir öpücükte ona verdi. Tam kapıdan çıkıyordu ki annesinin sesi ile durdu,

- Bir iki günü geçmesin Yaren, dediğinde Yaren bakışlarını annesine çevirdi. Neden annesi bu kadar zorluyordu herşeyi anlam veremiyordu. İçini çekti, az sonra bir yıldır bekleyeceği anı yaşayacaktı... Kendi aşkından bihaber olan sevdasını seyredecekti gece boyu, bu yüreğini yeterince acıtacakken biraz da annesinin kendisini üzmesine izin vermeyecekti.

- Peki anne, sadece bir kaç gün...

***

Arabada sessizce oturup Yaren'i bekliyorlardı Dağhan ve Güldem. Gergin yemekten sonra önce hangisi konuşmalı ya da birbirlerine ne demelilerdi, bilmiyorlardı. Oysa yemek öncesi birkaç dakikalığına da olsa ne kadar sakin konuşabilmişlerdi. Yağmur dinmişti, toprak kokuyordu hava. Dağhan açık camından içeri ılık ılık esen rüzgâr ile gelen kokuyu içine çekti, bu sessizliği bozması gerekiyordu. İkisi de içindekileri söyleyip rahatlamalıydılar,

- Seviyorum toprağımın kokusunu.

- Memleketimin her yerinde yağmurdan sonra böyle kokar toprak. Sadece o an nasıl teneffüs etmek istiyorsan öyle çekersin içine havayı, derken buz gibi çıkıyordu sesi Güldem'in. Sanki acıtmak istiyor, yıllarca herkesin üzerinde kurduğu baskının hırsını Dağhan'dan çıkarıyordu.

- Biraz önce içeride savaşı çektim içime.

- Anneniz başlattı, derken hızla çevirdi bakışlarını.

Ufuktaki UmutlarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin