- Bunu nasıl yaparsın. Yengeme nasıl torunun benim dersin.
- Nereden bilebilirdim bir oyun çevirdiğinizi.
- Seni uyarmıştım, anneannen hasta demiştim. Sen... Sen ne kadar kötü birisin.
- Hop dedik, orada dur bakalım. Sizin kadar olamam herhalde. Hele sen Güldem, diye hızla döndü. Bir koltukta başını ellerinin arasına almış öylece oturuyordu Güldem. Doktor gittiğinden beri hepsi aynı odada Feraye hanımın kendisine gelmesini bekliyorlardı. Yiğit tam da bu hengâmenin arasına gelmişti. Feraye'nin Güldem'e doğru yürüyerek seslenişi ile Dağhan ve Yiğit'te bakışlarını bu iki genç kıza çevirmişlerdi;
- Bir de masum kız rolleri oynuyorsun küçük hanım. Sen benden daha da şeytanmışsın. Yerime geçmek, çok dâhice.
- En azından ev arkadaşımı başkalarına peşkeş çekmeyecek kadar yüreğim var hala.
- Yok böyle bir şey.
- Sizi konuşurken duydum.
- Saçmalama! Kendin aklamak için yalan söylüyorsun.
- Asıl sen gözümün içine baka baka yalan söylüyorsun, dediğinde sinirler iyice gerilmişti. Dağhan'da onlara doğru adım attığından Yiğit Gerginliği hissedip lafa karıştı;
- Kızlar sakin olun, Dağhan, diye seslendiğinde Dağhan çoktan parmağını Feraye'ye doğru sallayarak konuşmaya başlamıştı;
- Kapat çeneni ve hemen defolup git buradan.
- Hadi ya... Sizde sefa sürün, yok öyle yağma, dediğinde arkadan koca çınarın gür sesi duyuldu.
- Yeter! Herkes kessin sesini.
***
Perdeyi geri kapadı usulca. İçeriyi yürüdü. Sakin geçen günün ardından evlerine dönmüşlerdi.
- Hala gelmedi.
- Yengeme Feraye'yi bırakmaya gitmiştir.
- Orada olduğunu bilsem içim rahat edecek. Bursa'dan döndüler mi acaba?
- Sen yengemde olduğunu bileceksin ve rahat edeceksin öyle mi?
- Yapma Faruk. Bu kadar mı kötü tanıdınız beni.
- Yengem mevzu bahis olunca kusura bakma iyi düşünemiyorum İclal.
- Feraye hanımı hiç sevmedim bunu inkâr edecek değilim. Hatta zaman zaman, yok yok gerçekçi olacağım, her zaman sizin üzerindeki etkisini kıskandım. Ama bu başka. Oğlum şehir dışına çıkıyor ve ben hala dönüp dönmediğini bilmiyorum. Ben anneyim, çok mu fazla şey istiyorum Faruk?
Faruk karısının sözleriyle yerinden kalktı. Cama doğru yürüdü, perdeyi araladı. Sanki bir kere daha kontrol etmek istemişti. Sonra sehpanın üzerindeki telefona uzandı. Numaralara bastı hızlı hareketlerle. Bir elini cebine sokarak odada dolaşmaya başladı. Nihayet beklediği ses yanıt vermişti;
- Efendim baba?
- Oğlum döndünüz mü?
- Döndük baba.
- Geldim diyecek kadar vaktin olmadı herhalde.
- Baba...
- Dinliyorum Dağhan. İyice sorumsuz oldunuz iki kardeş siz.
- Baba, yengem.
- Hayrola, bir şey mi oldu yengeme?
- Doktor şimdi ayrıldı. Kendine gelmesini bekliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuktaki Umutlarım
Ficción GeneralBu hikaye için çok şey yazabilirim aslında... Herşeyden öte benim ufkum açıldı bu hikayeyi yazarken... İlk hikayem, ilk gözağrım... GÜLDEM... Hayatın darbesi ile yıkılmış, rüzgarı ile oradan oraya savrulmuş, yüzü güzel ruhu güzel bir kız... ALİ DAĞH...