20. Bölüm |Yaşayalım.

577 66 55
                                    




-

Nasıl hissedersiniz bilmem. Birisi size karşı, gerçekte olduğunuz kişinin nasıl biri olduğunu gösterdiğinde... Aslında emek harcadığınız ve kendi tırnaklarınızla oluşturduğunuz bütün o yapmacık profili birisi yıksa, yok etse bir anda... Tekrar tekrar oynasa sizinle, yavaş yavaş ölürse sizi... Ne hissedersiniz?

Ben hissedememiştim. Ne yok olduğumu hissedebildim, ne de kaybolduğumu. Ölüme çeyrek vardı her şeyin farkına vardığımda. Kirpiklerim bile kayboluyordu o zaman. Tamamen yok olmuştum, neredeyse... Sonra biri geldi, adı önemli değil, kim olduğu da öyle. Bir anda, ölmeyi diledim.

Kayboldunuz mu hiç? Bulunamayacak şekilde, nefes alamayacak kadar kayboldunuz mu? Bazen diyorum ki... Bunu söylemeli miyim bilemiyorum... Sanırım ben, durun bir dakika... Sen,ne işin var burada? Tanrım, yoksa ...

Vernon! Vernon! Uyan!

-Kim Mingyu.

-

Sıcak damlaların vücuduma değdiğini, tenimi yaktığını ve beni kavurduğunu hissettim. Eve geleli bir kaç dakika olmuştu. Kıyafetlerim geçtiğim yerlerde ardımdan bir iz bırakmış, evi bulabilmek için tek umudum olan ekmek kırıntıları gibiydi benim için. Yoğun buhar beni çepeçevre sardı, ellerimi tuttu bacaklarımı ayırdı, deliğimin çevresinde gezdirdi hayalet ellerini.

Bir kaç damla kan döküldü yere, giderde kaybolana kadar izledim onları, bir masumiyet aktı bacak aramdan. Belki hiç olmamış bir masumiyetti belkide hiç doğmamış bir çocuğun yaşama sevinci, o giderden kaybolduğunda içimde bir şeylerin aktığını hissettim. Daha önce yıkanmış olan vücudumu yeniden yıkamak istiyordum.

Yalan... İstemiyordum.

Bütün kir benimle kalsın, gurur duyabileceğim her şeye bir son versin, beni yeniden uyandırsın istiyordum.

Başını önüme eğdim yavaşça.

Gözlerimi kapatıp soğuk mermere yasladım alnımı. Şimdi sıcak su ensemi kızartıyor, sırtımda biraz oyalanıp kirlenmenin verdiği huzursuzlukla intihar ediyordu.

Aklımdan bir çok düşünce geçiyordu aslında. Bir tanesi yağmur yağdığında çimenlerin boğulması hakkındaydı, başka bir tanesi ise temiz çarşafları olan bir yatakta sonsuza kadar uyuyabileceğim hakkındaydı. Gözlerimi açtım. Tenim sıcak suya karşılık vermişti ve kaşınıyordum,kabarmıştı etim. Ellerim bacaklarıma sabitlenmişti, bacaklarım iki yana ayrılmış ve herhangi bir acıya karşı hazırlıklıydım. Su akışını bir süre daha devam ettirdi.

Sonra sıkıldım, temizlemeye çalıştıkça bulanan vücudumdan, etekleri yırtılmış, paslanmış bir jiletin üzerinde oturan ruhumdan sıkıldım.

Suyu kapatıp gerisin geri çıktım buhar odasından. Üzerime bir havlu sarındım. Ayaklarımı hareket ettirmek istemesem de yatağa ilerledim. Acıma inat sırt üstü attım kendimi yatağa.

Acısın istiyordum.

Ama değsin aynı zamanda.

"Peki ya..."dedi içeriden biri biraz sonra.

Kalbimin odacıklarından bir ses yankılandı,"Değmezse... Ne olacak?"

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin