25. Bölüm| Wonwoo

536 61 17
                                    

-

Güneşin sabah saatinde hiç sevmediğim ve beni rahatsız eden, hatta ve hatta elimden gelse öldürmek istediğim naif ışıkları gözümün içine içine girerken derin bir nefes alarak ellerimle onu savuşturmaya çalıştım. Lanet olası hep en güzel zamanda beni buluyordu. Sol tarafıma doğru söylenerek döndüm, güneş arkamda kalırken gözlerimi sıkıntıyla araladım. Kalbim ani görüntüyle hızlanırken onu gördüm. Wonwoo'yu. Elleri çenesinin altında sabitlenmiş, gözleri pür dikkat benim üzerimde ve yüzünde salınan hafif bir gülümseme ile beni izliyordu.

"Wonwoo?" dedim sabah mahmurluğu ile çatlamış sesimle.

"Hareket etme!" Dedi bir çırpıda.

"Seni böyle izlemeyi seviyorum." Yutkundum.

Kelimelerini tamamladığında kıpırdayamadım. Gözlerim ardına kadar açılmış, yüzüme onu görüşümün verdiği samimiyeti sonuna kadar yayılmışken bir şey diyemedim.

"Seni özledim." Bir cümleyle içimi titretirken yavaşça ona baktım.

Parmakları yatağın kenarından bana doğru ilerledi, kumaşın üzerinden bileklerimi yavaşça okşadı.

"Uzun zamandır yoktun Mingyu, ben ne yapacağımı bilemedim."

Parmakları bileklerimi kavradı,ardından ellerimiz birleşti. Wonwoo ayaklanıp yatağa tırmandı. Ona yer açmak için hafifçe güneşe doğru kaydım. Sıcak ışıklar ensemi okşarken bir kısmı da Wonwoo'nun yüzüne değiyordu. Gözlerinde kahverengi pırıltılar farklı bir renge açılırken, sıcak bir şekilde gülümsedi bana.

"Bende özledim." Diye fısıldadım ona doğru bakarken. İçimi büyük bir sıcaklık kaplamıştı ve bunun arkamdan vuran güneşle bir alakası yoktu. Wonwoo'nun sıcaklığıydı, tamamen gerçek ve benimdi.

"Neden bu kadar geç geldin diye sormayacağım, orada bir barbekü partisi olduğunu duydum."
Gülümsedi. Bedenini kaydırıp kafasını göğsüme yasladı.

"En son böyle uyuduğumuz zaman sanırım benim bıçaklandığım geceydi. Kalbin hala aynı hızda atıyor Mingyu."

Kıkırtısı kulaklarımı doldururken saçlarının kokusunu içime çektim. Gerçekten özlemiştim. Wonwoo ev gibi hissettiriyordu. Uzun zaman sonra geldiğim, boşluğunu varlığım ile doldurduğum ve anlamlı kıldığım bir ev.

"Sana söylemem gereken bazı şeyler var, ama bekleyebilir." dedi bir an sonra.

"Nelermiş onlar?" Merak seviyemi böyle böyle yükseltiyordu ve ben çileden çıkana kadar da söylemiyordu. Bu huyunu da özlemiştim.

"Hayır bekleyebilecek şeyler, bekleyebilirler. Şimdi bunları unutalım ve sadece birbirimize odaklanalım olur mu?" Yumuşak ses tonu beni rahatlatırken kollarımı etrafına sarıp onu kucakladım. Saçları arasına bir kaç öpücük bırakırken fısıldadım.

"Olur."

Wonwoo bir kaç dakika sonra kafasını kaldırıp bana baktı. Burnu dudaklarıma değiyordu ve gözleri ışıltılarla dolmuş bir şekilde hemen benimkilere odaklanmıştı. Yavaşça ilerleyerek dudaklarını benimkilere sabitledi. Bir kaç saniye orada öylece bekledi. Gözlerim açık onu izliyordum. Gözlerimi neden kapatmadığımı bilmiyordum. O an sadece zaman dursun istedim. Klişe bir sözdü değil mi? Birbirlerini seven insanların kullandığı klasik bir söz haline gelmişti. Ama klasikler çok sevilmez miydi? Ya da doğru oldukları için klasik olarak kabul edilmemişler miydi? O an zaman dursun, Wownoo'nun dudakları benimkilerden ayrılmasın ve ben onu kirpiklerini teker teker sayayım istedim.

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin