Ufak kar taneleri yere düşerken, az önce büyük bir rüzgar gezintiye çıktı. Wonwoo bugün gözlerini Mingyu'nun göğsünde açtı. Saçları dağılmış ve bedeni yorgun. Kulakları Mingyu'nun kalp seslerini dinliyor, yüzünde geniş bir gülümseme, burnuna dolan tarçın ve vanilya kokuları onu mutlu ediyordu. Aslında bakarsanız Wonwoo tarçından nefret ederdi, ama Mingyu her zaman tarçın gibi kokmuştu ona ve Wonwoo az önce kafasını Mingyu'nun boynuna yaslayıp derin bir nefes çekti ciğerlerine, tarçın kokusu ciğerlerine doldu, dişlerini ortaya çıkaran bir gülümseme güzel yüzüne yayıldı. Wonwoo, Mingyu'nun onu izlediğinden habersiz bir şekilde bir kaç saniye boyunca gülümsedi. Mingyu gözlerini kapattı yeniden. Açmak istememişti, burnuna dolan vanilya kokusunu uzun uzun kokladı, Wonwoo uyumadan önce bir tütsü yakmıştı, vanilya kokusu odayı doldurmuş, duvarlara sinmiş ve şuan Wonwoo'nun teninde yankılanıyordu. Mingyu uzun uzun soludu. Gözlerinin ardı karanlıktı, yavaş yavaş ışık doğdu, parmaklar teninde gezinmeye başladı Mingyu'nun. Wonwoo kalbi hızlanan çocuğun üzerinde gelişi güzel yatıyor olmasına rağmen Mingyu'nun uyanık olduğu konusunda bir fikri yoktu. Kalp ritmi kulaklarına çarpsa da Wonwoo bunu bir melodi olarak algılıyor, hafifçe sırıtıyor, ince tişörtün üzerinde parmaklarını ileri geri hareket ettiriyordu. Wonwoo ellerini Mingyu'nun adem elmasına çıkardı ve biraz orada oyalandı, saçları kabarmıştı ve dağınıktı, üzerinde ki tişört göbeğine kadar sıyrılmış, bir bacağı yataktan sarkıyor ama elleri her zaman Wonwoo'nun beline yapışmış bir halde dururdu. Wonwoo başta alışamasa da şimdilik Mingyu'nun uyku alışkanlıklarına alışmıştı, zor olmuştu, ama olmuştu. Wonwoo gözlerini sevgilisine dikti,bir süre onu inceledi, teni pürüzsüz ve yumuşak, birazcık koyu ama her zaman güzeldi. Dudakları şuan için şiş ve kırmızıydı. Kirpikleri arada sırada titreşiyor, kulakları yutkundukça adem elması ile birlikte oynuyordu. Saçları yastığa düşmüştü. Wonwoo'ya, Mingyu'yu en çok ne zaman seviyorsun deseler, uyuduğu zaman derdi. Mingyu uyuduğu zaman küçülüyordu, dev gövdesi büzülmüş bir torba gibi yatağa düşüyor, elleri Wonwoo'nun belini buluyor onu kendine çekiyordu fakat her zaman kafası yukarıda olurdu, burnu sürekli dik ve her zaman sırt üstü. Wonwoo, Mingyu'dan her zaman aşağıda olmuştu, Mingyu O'nun vücuduna bir siper gibi hemen önünde duruyor, kafasını kalbine yaslamış ve elleri her zaman onu tutuyor olurdu.Wonwoo gülümsedi, gülümsemesi gittikçe elmacık kemiklerine yayıldı, ardından kıkırtıya dönüştü. Ellerini ağzına bastırıp kıkırtısını durdurmayı denedi, yapamadı. Kıkırtı büyüyüp kahkahaya dönüşürken,Mingyu kollarına kıkırdayan adam sayesinde mutluydu, bir kaç dakika sonra Mingyu gözlerini açıp Wonwoo'yu yukarı, baş hizasına çekti. Gözleri şimdi Wonwoo'nun gözlerine değiyor, Wonwoo hala kıkırdıyor, elleri yüzünün önünde duruyordu. Mingyu hala gülen sevgilisinin ellerini yüzünden çekti ve teker teker öptü. Wonwoo durdu, nefesi ciğerlerinde sıkıştı, sabah mahmurluğunda yakışıklı görünen sevgilisine baktı. "Bir daha," dedi Mingyu üst dudağı yukarı kıvrılıp güzelce sırıtırken "Sakın benden gülüşlerini saklama." Wonwoo gelen iltifat ile ellerini yeniden yüzüne çıkarırken, Mingyu uzanıp ellerine birer öpücük daha kondurdu. "Yüzünü ellerinin arasına saklama." "Ama utandım!" Wonwoo boğuk çıkan sesiyle konuştuğunda Mingyu kıkırdayıp,ellerini yüzünden çekti Wonwoo'nun. "Eğer bir yere saklanman gerekirse, bana gel." Mingyu, Wonwoo'nun başını göğsüne indirdi, kalp atışları yeniden Wonwoo'nun kulaklarına dolarken Mingyu fısıldadı,"Ben seni saklarım..Ait olduğun yerde."
Bir kaç saat sonra büyük kapı yavaşça açıldı, kahverengi iki kafa yavaşça içeri girdi.
"Ay uyuyor bunlar." dedi Vernon, hemen altında kafasını içeri uzatmış olan Taehyung'a. "Ne kadar da sevimliler." Taehyung fısıldadı. "Ay neresi sevimli şunların. Sen daha sevimlisin tavşanım." Vernon imrenerek yatağa bakan Taehyung'u izledi bir süre. Taehyung ve o böyle ponçik ponçik uyuyamıyorlardı. Taehyung genellikle onun üzerinde yatıyor ya da kendisi bütün yatağı kaplıyor ve Taehyung onu döverek uyandırıyordu. Vernon sıkıntılı nefesini dışarı verdi,gözlerini aydınlanmış havaya çevirdi, bembeyaz kar bulutları hala gök yüzündeydi ve kar tanelerini dağlara döküyordu. Taehyung, Vernon,Wonwoo ve Mingyu şehrin gürültüsünden kaçmak için bir aylık bir 'Dağ havası alalım!' tatiline çıkmışlardı. Sonuç olarak bugün üçüncü haftanın son günüydü ve yıl başıydı. Dün dört çocukta bütün günlerini evi süslemek, çam ağacını ormandan eve sürüklemek, Vernon,Mingyu'yu kara gömdüğü için Mingyu'yu sakinleştirmek ve Taehyung'u yakınlarda ki donmuş gölden uzak tutmakla geçmişti. Ha birde Vernon sürekli arkasını kollamıştı, Mingyu'nun nasıl bir intikam alacağını kestiremiyordu. "Tae.Aklıma çok müthiş bir fikir geldi." Vernon gözlerinden fışkıran mutlulukla Taehyung'a baktı. Bir gözü Taehyung'a bakarken diğer gözü de dışarıda yağan kardaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Race |Meanie.
FanfictionGökyüzünü aydınlatacak güneş bendim ama sen,karanlığı seçtin Wonwoo. -Kim Min Gyu. - Meanie Wonwoo×Mingyu - 06102015 ommanamu -