32. Bölüm | Çocuk

364 46 15
                                    

-

Ritmik seslere her zaman ilgi duymuşumdur. Belirli aralıklarla gelen ve geldiği zaman sizi rahatlatan ve yeniden geleceğini bildiğiniz,düzgün ve devamlı ritmik sesler.

Musluktan damlayan su sesini severim.
Kuşların kanat çırpış sesini severim.
Gitar çalarken çıkan perde seslerini severim.
Piyanodaki ince seslerin kalına doğru sırayla basılmasını severim.
Beynimde yankılanan sesleri de sevmişimdir, bu sefer hariç.

Gözlerimi kapatınca duyduğum sesleri sevmiyorum. Göremediğim zamanları sevmiyorum artık. Gülümsemekten hoşlanmıyorum. Gözlerimi kapatmaktan da pek haz ettiğim söylenemez.

Beynimin içinde bir ok var. Gergin bir yayda takılı ve hedefi kendim olarak belirledim. Neden yaptım bilmiyorum, hedefi kendim olarak seçişimin nedenini de bilmiyorum. Ama bu seçimimden memnunum ve zamanı gelip ok fırladığında,ölmüş olacağım.

Gözlerimi odaklayıp karşımdaki doktorun yüzünü üçüncü defa inceledim.

"Dediklerimi algılıyor musun?" dedi yeniden bana bakarak.

"Algılıyorum seni moron!" demek istedim, fakat Vernon içeri girmeden önce terbiyemi bozmamam konusunda beni uyarmıştı.

Yavaşça başımı salladım onu onaylayarak. Mahkemeye çıkacaktım. Wonwoo benim ifademi yalanlamıştı, vücudundaki morlukları benim yaptığımı,Jungkook diye birisini tanımadığını söylemişti. Uyuşturucu kullandığı kabul etmişti, fakat uyuşturucuyu benim sattığımı, ama kimsenin farkında olmadığını, gittiğim bar ile anlaşmam olduğunu söyleyerek Seungcheol ve Jeonghan'ı da tehlikeye atmış ve barın kapanmasına yol açmıştı. Sonunda yeniden açılmıştı fakat, kimin umurunda, bir defa onun yüzünden kapanmıştı zaten. Polisler bir anda gelmişti, herkesi dışarı atmış benim ellerimi kelepçelemişler, yüzüm duvara kapanırken ağız dolusu gülmüştüm.

Şimdi ise mahkemeye çıkmadan önce son kez akıl sağlığım yerinde mi diye kontrol ediyorlardı. Benden, penisimden bir sıvı almışlardı, aynı şeyi Wonwoo'nun vücudundan da almışlardı, biliyordum. Wonwoo'nun vücudunda bulunan herhangi bir kalıntı onun aleyhineydi, ona dokunmamıştım. Sadece öpmüştüm ve öpüşmek, bilirsiniz, salyalarım ağzında kalsa bile yutkunmuştu. Vücudumdan alınan herhangi bir sıvının,Wonwoo'nun vücudundan çıkması mümkün değildi.

Doktor ellerini önümde bir kaç defa şıklattı. Bakışlarımı yeniden ona doğru çevirince bir süre bana baktı ve kağıdına bir şey karaladı. Ne yazdığını umursamıyordum. En sonunda önüme bir kağıt bıraktı, üzerinde siyahtan rastgele karamalar vardı ve ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.

"Ne görüyorsun?" dedi doktor. Kağıdı elime alıp şöyle bir inceledim. "Gördüklerimi mi söyleyeyim, duymak istediklerini mi?"

"Gördüklerin." dedi kısa keserek.

"Bir bıçak görüyorum," derin nefes alarak daha da yoğunlaştım.

"Levhaya saplanmış bir bıçak ve levhadan bir şeyler fışkırıyor. Sanırım levha bir insan ve fışkıran şeylerde kan. Bilemedim şimdi." Gülümsedim ona bakarken. Yorgundum. Lanet olsun. Çok fazla yorgundum.

"Peki bunda?" dedi başka bir kağıdı önüme koyup,az önceki için söylediklerimi kendi kağıdına yazarken.

"Güneş," dedim kağıdın ortasında ki büyük yuvarlak nesne için. "Siyah bir güneş, bulutlar tarafından dışlanmış."

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin