Wonwoo |3|

286 31 37
                                    

x

Keyifli okumalar yavrumlar, ben gittiğim!


x

Güneş tüm ihtişamıyla saç tellerim arasından geçip, rüzgarın serin izleri yüzümde gezinirken, sıradan bir perşembe sabahına, sakin, evet, sakin bir şekilde uyanmıştım. Üzerimde esmer tenimde güzel duran beyaz bir tişört ve altında sadece iç çamaşırım olmasına rağmen, tüm masumluğum, tüm seksiliğim ve doğallığım ile karşı apartmana bakan camdan aşağı sallanıyordum.

Hatırladınız değil mi, o çocuğa çemkirdiğimiz cam. Gel gelelim ki, canım birilerini istiyordu. Birisini görmek istiyordum, bu Vernon veya Taehyung değildi, üst katımda hunharca sabah seksi yapan azgın çift ya da alt katımda ki fosil teyze de değildi. Geçmişimi hatırlatan, geçmiş birini görmek istiyordum.

Wonwoo'yu görmek istiyordum.

Düşüncelerim zihnimde dolanırken kollarımı sallamaya başladım. Belden yukarımı camdan sarkıtmış bir halde duruyordum. Güneş artık enseme vuruyordu ve bu sıcaklık,iyi hissettiriyordu. Güzel hissediyordum, belki de uzun zaman sonra ilk defa. Kanın beynime hücum edişini hissetmek güzeldi, yaşadığını hissetmek güzeldi. Fakat tüm bunların içinde,artık insanlarla olmak güzel değildi. İnsanları görmek istemiyordum, hemen hemen her insandan bahsediyorum, elbette bir kaç istisna vardı ve elbette, Wonwoo hala görmek istediğim insanlardan biriydi.

Daha sonra bir şey duydum. Tüm bunlar hakkında düşünürken, Wonwoo yeniden zihnimi meşgul ederken bir ses duydum.

"Hey!" Duyduğum ses, uzaktan ve yankıyla geliyordu. Kafamı kaldırmadan bir süre daha bekledim,dediğim gibi, insanları görmek istemiyordum.

"İntihar edeceksen biraz hızlı olur musun? Ocakta yemeğim varda."

Kafamı hızla kaldırıp sese ve sesin sahibine bakındım. Dengem bir kaç saniyeliğine bozulup, gözlerim kararırken, ellerimi güneşi biraz olsun savurmak için ve etkisini kırmak için gözlerime siper ettim.

"Sen!" diye bağırdım ona doğru. Oydu, intihar etmek isteyen çocuk. Bir elinde fırın eldiveni, boynunda bir önlük ve gözlerinde gözlük vardı.

"Ben!" dedi bana bakarak. Bir elini kendine doğrultmuş, yüzünde sevimli bir gülümseme vardı.

"Sen! Konuşmak istiyorum seninle!" İnsanları sevmediğimi söylemiştim değil mi? Bu çocuk bir istisnaydı ve sizinde bildiğiniz gibi, istisnalar kaideyi bozmazdı.

"Konuşuyoruz ya!" Neşeli sesi apartman balkonundan yankılandı. Onun apartmanı ve benim apartmanım arasında en az yirmi metre vardı, onu oldukça net bir şekilde göremiyor olsam bile, tüm vücut hatlarını görebiliyordum. Dar omuzlarını, sevimli pembe dudaklarını, kısa bacaklarını ve onun üzerinde zayıf bir şekilde duran sıska gövdesini görebiliyordum.

"Yemeğin yanacak!" dedim bir an sonra,burnuma dolan yemek kokusu sayesinde.

"Yemeği yakacaksın..."

O hızla içeri girerken gözlerimi kapatıp, zihnime dolan anıları savuşturmayı denedim.

Wonwoo'nun yemek yaparken ki anları zihnimde dolduğunda yavaşça gülümsedim. Yemek yapma anlayışının tüm malzemeleri karıştırmak olduğunu biliyordum. Yemek yapmayı sevdiğini biliyordum. Yaratma düşüncesinin hoşuna gittiğini biliyordum.

Onun hakkında ki anılar yavaş yavaş aklımda yeniden canlanırken gülümsedim. Bıçaklandığı zamanı hatırladım,dikişinin patladığı zamanı ve onu kollarımda taşıdığım zamanı. Belinde ki sargısını,yemek yaparken dans edişini, ayağına cam battığı zaman ki sevimliliği ve kucağımda uyuduğu zaman ki anılar yavaşça vücudumu ele geçirdi.

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin