11. Bölüm |Wonwoo Bana Ne Yapıyorsun?

890 91 27
                                    

Ellerimi önümde duran siyah saçların arasına daldırdım, uzun teller parmaklarımın arasında dolanıyor, belirli bir huşuyla beni mest ediyordu.

Minik bir horultu duydum sonra.

Wonwoo'nun kucağımda ki başı yavaş yavaş daha da ağırlaştı, gözleri saçma filmin kurgusunda takılı kalmış, bir kaç kare daha fazla görebilmek için çırpınırken en sonunda boş verip uykuya yenik düştü.

Saçları alnına düşmüş pofuduk bir yastık gibi duruyordu, kıvrımlı burnunun üzerinden küçük sevimli dudaklarına atladım. Pembeydiler, bazen kırmızı. Vücudu cenin pozisyonunu almıştı, yaralı olan tarafına bir kolu sarılmış diğeri ise hemen onun önünde siper almıştı.

Kollarıyla bir annenin bebeğini koruduğu gibi koruyordu yarasını. Bir anda inledi Wonwoo, sarsıldı yavaşça. "Acıyor.." dedi yarım yamalak kelimelerle. Parmaklarım.. Saçlarında olan parmaklarıma baktım...

Parmaklarımı kıpırdatmaya korktum, nefes almaya korktum. Onu rahatsız edecek bir şey yapmaya korktum.. Sarsılması geçince,vücudu kendini salıp kucağıma daha da yerleşti. Parmaklarım hala saçlarındaydı ve kıpırdatmaya korkuyordum. Gözlerim önümde ki koltukta kendinden geçmiş Vernon'a kaydı.

Vernon ikili koltuğun üzerine çullanmış , ağzından su aka aka uyuyordu. Filmin en başında bize şu cümleyi kurdu "Oğlum var ya! Acayip muhteşem bir film. Sonuna kadar ayakta tutuyor insanı!" Sonuç, on beş dakika sonra salyaları boynuna kadar inmişti. Mal adam.

Oturduğumuz koltuğun sırt kısmında asılı olan örtülerden birini alıp Vernon'a fırlattım. Diğerini de Wonwoo'nun üzerine örtüp uyumaya çalıştım. Bakın, çalıştım. Çünkü sabah olunca Vernon ve benim aramda şu muhabbet geçti;

Önce büyük falsolu bir kahkaha,
"Gece aralıksız mıydı ? " Kahkaha devam ediyor bu kısımda da.

Uyuyamamışım, hareketsiz kalmaktan popom uyuşmuş, üşümüşüm, beynimin her yerinde minik minik Hansol'lar var. Halimi bir hayal edin. Ben de dururmuyum yapıştırdım cevabı..

"İlk beş dakika bir beni denedi, sonra sıkılmış olacak ki bütün gece seninle oynadı. Bende seninle oynayayım ister misin Vernoncuğum?"

Oynamak kelimelerine dikkat; altı çizili vurgulu ve eğik. Yani derin manaları var.

Elleri yavaş yavaş ayağa kalkıp pes ettim pozu verdi. O sırada seke seke Wonwoo girdi odaya. "Ocağını bozdum." Hansolların sayısı artıyor. Vernon arkamdan can çekişe çekişe gülerek geliyor, Wonwoo elleri ağzında bir yandan Vernon'ı susması için dürtüyorken evin en sevdiğim ikinci mekanına girdim. İlkini sonra öğrenecektiniz, ya da tahmin edin.

İçeride duran yoğun gaz kokusuna karşın arkamı dönüp Vernon ve Wonwoo'ya baktım. "Vernon! Hiç bir yere dokunma tamam mı ?" Kafasını ileri geri salladı. Gidip bütün gaz düğmelerini kapattım. Camları açıp içerideki havanın temizlenmesini bekledim.

Sonra da Vernon'ı içeri atıp orada öleceksin diye şaka yapıp onu korkuttuktan sonra, ikisinin güle kıkırdaya kahvaltı hazırlamasını sinirle izledim.

--
Öğleye doğru Vernon'ı evde tetikte bırakarak evden çıkmış ve bizim çocukların mekanına gitmiştim. Coups bir adamı dövüyordu içeri girdiğimde. Jeonghan'ın karşısına oturup 'beni uyanık tutacak' bir şeyler istedikten sonra Coups içeri geldi.

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin