22. Bölüm|Cinayet Sahnesi.

550 57 21
                                    

Uzun namlu ağıza dayandığı sırada kurbanın sesi hep boğuk çıkar. Kulakları sağır eden ses oktavları yerine kimsenin anlamadığı yalnız çığlıklar ve acı dolu ağlayışlar kaplar etrafı.

Soğuk metalin yaydığı korkuyla ilk zihin ölür. Baskıya katlanamaz. Düşünmek istemez. Düşünceler bir anda asar kendini. Hepsi anlaşmış gibi, aynı anda ve aynı saniyede. Düşünemeyen beyin, sahipsiz başı boş bir beden. Gözlerin dinmeyen yaşı ve o yaşlarla yıkanan, kurtulmak isteyen bir yüz kalır geriye. Beden sahibini kaybeder, eller tetikte buluşturur parmaklarını. Hayaller birer birer geri sayıma doğru intihar eder...

Üç...
İki...
Bir.

Kurşun son umuda saplanır kalır. Umut dolu bir cinayet sahnesi, geride sadece kurşunun bıraktığı ses yankılanır. Bir çığlık koparır beden... Yere düşer.

Benimde düştüğüm gibi...

-Kim Mingyu

Kulaklarım uğultulara yenik düştüğünde gözlerimi açtım. Sabah güneşi pencereden yansıyor, hemen önümde yarısı içilmiş bir bardak su , bileğim yatağa zincirli, karşı yatakta yatan Kyungsoo bileklerindeki dikişleri sökmek için ellerini ağzına yaklaştırmaya çalışıyordu...

Durun, ne diyorum ben.

-


Akşamdan kalma bir sarhoş gibi hissederek uyandım. Odaklanamadığım bir dünya, ayılmasından korktuğum bir kafa ve binlerce düşünceden kaçmayı bile beceremeyen bir beynim vardı.

Vücudum benden habersiz hareket etmek istiyor, ayaklarım hayali zeminde yalpalıyor ve her seferinde yeniden düşüyordum dizlerim üzerine. Güneş parmaklarım arasından geçip büyük duvara koyu gölgeler halinde dağıldı.

Saçlarım yastığımı kahverengiye boyamıştı ve yalancı bir gülümseme Wonwoo'nun kapıdan girmesiyle yüzüme yayılmıştı işte. Ellerimi güneşten çekip başımın üzerinde esniyormuş gibi gerdim. Wonwoo yüzünde güzel gülümsemesi ve dudaklarından kaçan kıkırtılarla yakaladı beni, gözümden bir yaş süzüldü, uykusuzluktandı sanırım, bilmiyordum.

"Günaydın canım." Neşeli bir ses, mutlu ve titriyor, aynı zamanda ayın gölgesiyle yıkanmış gibi hissettiriyor, bugün Wonwoo bana hiç güzel gelmiyor nedense. Gülümseyerek geçiştiriyorum onu.

"Kahvaltı hazır, biraz yakmış olabilirim ama ne yapalım sen olmayınca yapamadım. "

O konuşurken sırt üstü olan pozisyonumu yüz üstüne doğru çevirdim. Kulaklarımı ellerimle kapattım, sessizlik istedim, bir tutam da karanlık ve büyük bir lokma huzur.

Gözlerimi kapatıp dışarıda esen rüzgarı ve ona rağmen uçmaya çalışan minik serçelerin kanatlarını dinlemek istedim, yapamadım. Wonwoo yatağa zıpladı ve kalçamın tam üzerine oturdu, henüz hassas olan deliğimle ve tahriş olmuş tenimle kendince oynadı. Yapma diyemedim, mutlu kahkalarla oyaladı beni, üzerimden kalkmadan önce büyük şaplaklarla popomu tokatladı, vücudum sızladı Ejderha buradaymış gibi hissetirmişti, o benim acı çekişimle kendini tatmin ediyor, eğleniyor ve mutlu oluyordu. Ben ise uzuvları elinden alınmış biri gibi, bir nesne gibi duruyordum. Tamamen acı çekiyor, sesimi çıkarttığım taktirde acı katlanarak bana geri dönüyordu.

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin