24.Bölüm | Her insan kendini öldürecek kadar şanslı olmaz.

556 55 26
                                    

Vernon ben burada ölüyorum...

-Kim Mingyu.

Uzun zamandır çığlık atıyordum. Boğazımda büyüyen yaralar sayesinde konuşamıyor, yutkunamıyor, nefes alsam dahi acı çekiyordum. Karanlıkta yürüyordum çoğu zaman, karanlık olduğunda gözlerimi kapatırdım. Hiçbir şey görmek istemezdim karanlıkta. Bir gün gözlerimi araladım, sadece bir kaç saniye sürmüştü ilk seferimde. Büyük, karanlık bir oda. Odanın ortasında bir platform ve üç tane ip sallanıyor. İplerin ucunda birer tane Mingyu var,başlarında onları aydınlatan birer ışık ve geriye kalan bütün oda karanlıkla boyanmış.

En baştaki Mingyu'nun gözleri açık,doğrudan bana bakıyor. İkinci Mingyu ise gülümsüyor, soğuk dişleri karanlığın içinde parlıyor, gözleri kapalı,güven dolu bir şekilde başı geride ve kocaman sırıtışı dudaklarını esir almış. Biraz daha yaklaşıyorum ona doğru. Sonradan fark ediyorumki,aslında gülümsemiyor.

Dudakları,kulaklarına kadar yarılmış bir şekilde, üst dudakları burnuna yakın olarak zımbalanmış ve alt dudağı ise çenesine yapıştırılmış bir halde, büyük ve korkunç bir gülümseme sunuyor bana. Gözlerimi ondan çekip üçüncü Mingyu'ya sürüklüyorum kendimi .

Üçüncü Mingyu kafası geride, kolları ardına kadar açılmış bir şekilde duruyor. Birine sarılmak için kollarını açmış,ama herkesi teker teker kaybetmiş hissini veriyor. Onu incelerken birden kafasını kaldırıp bana bakıyor,hafifçe geriye çekiliyorum. Göz bebekleri kaybolmuş, dudakları yer yer yok olmuş ama hala gülümseyecek kadar et parçasına sahip. Büyükçe gülümsüyor beni gördüğünde, gözlerini benimkilere dikiyor ve fısıldıyor. Duyamıyorum, yavaşça ona doğru ilerliyorum, açılmış kollarının arasına girip kulağımı dudaklarına dayıyorum. Titriyorlar.

"Gözlerini kapatma!" Hırıltılı sesi karanlığı yarıyor ve etraf aydınlanıyor.

Gözlerim aydınlığa alışırken bir kaç kez kırpıyorum. Seyrek seyrek göz kırparken, bir kaç saliselik geçiş arasında bir şey görüyorum.Büyük bir oda, bu odanın aynısı, etraf karanlığa bürünmüş gözlerimi yeniden kırpıyorum, etraftaki insanları görüyorum, bir defa daha kırpıyorum gözlerimi.

Etrafta geziniyorlar, duvarlara çarpıyorlar ve kavga ediyorlar, gözlerimi yeniden kırpıyorum. Bana doğru gelen birini görüyorum bu sefer. Gözlerimi kapattığım her seferde bana doğru yaklaşan insan daha da yakınıma geliyor gibi. Buna rağmen gözlerimi kapatmaya devam ediyorum. Mingyu'lar transa geçmiş gibi sürekli 'Gözlerini kapatma!' diye sayıklıyorlar, gözlerimi yeniden kapatıyorum, bu kez daha uzun karanlıkta kalıyorum. Bir kaç saniye sonra aydınlık odada açtığım gözlerimi ikinci Mingyu'nun "Sakın gözlerini kapatma!" diye bağırmasıyla sımsıkı yumuyorum.

Bir salise sonra Karanlık Odada duruyorum. Yenilmez bir karanlıkt Ejderha'nın sahip olduğu gibi.

Gözlerim karanlığa alışırken hareket eden nesneler teker teker kilitli ellerime değiyor, zincirler şıngırdıyor ve fark edilmemi sağlıyordu.O sırada üzerime büyük bir ışık yansıyor, odadaki herkes bana doğru dönüyor.Işığın etrafa yaydığı parlaklık sayesinde onları görebiliyorum. Üzerime gelmeye devam eden insan tüm hızıyla bana yaklaşırken nefesimi tutuyorum. Bir süre onu inceliyorum.Ellerini öne uzatmıştı, bir ayağını sürükleyerek bana doğru geliyordu. Yüzünü göremiyordum, siyah bir sıvı tüm yüzünü kaplamıştı. Gözlerimi ondan çekemiyorum, gittikçe yaklaşıyordu,aramızda en fazla yirmi adım olmalıydı.

Biraz sonra beni yakaladı.

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin