5. Bölüm|Lavlar.

999 121 43
                                    

Birisinden ilk hoşlanmaya başladığınızda,kalbinize söz geçiremezsiniz.Yapma dersiniz kalbinize,düşünme onu. Onu gördüğünde böyle atma, hızlanma onun için.

Dinlemez. Dinlemez elbette Wonwoo'yu ilk gördüğümde, ilk onu hissettiğimde de kalbim böyle atmıştı, iyi ki de atmıştı. Büyük bir dersti Wonwoo benim için. Hatırlıyorumda Wonwoo'yu ilk gördüğümde sarhoş olmak istemiştim, ya onunla ya da onun bana verdiğiyle. O bana içki vermeyi tercih etmişti, oysaki ben kalbiyle sarhoş olmak istiyordum. Gel gelelim ki, beş şişe şarapla hala düz yolda yürüyebilen benken, Wonwoo'nun kalbinden gelen tek damlayla sarhoş olan yine bendim. Dediğim gibi, kalp söz dinlemiyordu,sarhoş olma demiştim, ama dinlememişti. Dinlemeyecekti elbette, dinlemezdi.

-Kim Mingyu.

Vernon ilk defa aşık olduğunda, bütün bir hafta etrafta sanki bir tek boynuzlu at tarafından boynuzlanmış gibi gezmişti. İlk defa aşık olmanın verdiği etkiyle her şeye pozitif bakıyor, her şey için en iyisi olsun istiyor adeta bir sevgi ponçiği gibi yarışı kaybetse dahi bunu sorun etmiyordu. İlk başlarda hasta olduğunu falan düşünmüştüm, yani bilirsiniz Vernon bu. Büyük bir duygu değişimi yaşamıştı ve en sevdiği rapper olan 2Pac'in bir şarkısını duysa bile ağlamaya başlıyordu.

Garipti.

Çok garipti.

Ama işler bana gelince, her şey boka sarıyordu. Kendimi hasta edene kadar içmek ya da yağmurun altında yürümek istiyordum. Gözlerim çıkana kadar ağlamak,midemi yok edene kadar kusmak istiyordum böyle zamanlarda.

Gel gelelim ki ilk aşkıma..

Baekhyun..

Aslında yavru bir köpekti. Ve benden daha iyi olan Chanyeol'e kaptırdığım bir köpekcik. Chanyeol'e kaptırdıkan sonra anladım ki Baekhyun benim bakir kalbimi fethedememiş sadece bir uğrayıp gitmişti. Ama şuan,şu zamanda. Yatağımın içinde top haline gelmiş bir halde,burnumu çekip hıçkırarak ağlamamın sebebi Wonwoo idi.

Güneşten yanmış yüzümü diğer tarafa çevirip rulo halinde tekrar soluma döndüm. İşte ben aşık olunca böyle oluyordum. Telefonum masanın üzerinde onuncu kez cızırdıyordu aramızda on beş santim olmasına rağmen oldukça uzak bir mesafeden göz kırpıyor olması benim için bir şey değiştirmiyordu. Hala uzaktı,hala ulaşılamaz.

Psikolojim değişikliğe uğramıştı, beynim yorganım ve yatağım hariç her yeri lavlarla dolu bir alan gibi görüyor ve eğer yataktan kalkıp yorganımı bırakırsam anında ölecekmişim gibi hissetmeme neden oluyordu. Gel gelelim ki ağlamaktan ne kadar çok su kaybetmiş olsam da, hala mesaneden çıkmak için çırpınacak kadar suya sahiptim. Sabahtan beri bir sağa bir sola dönmekten bitap düşmüştüm. Yastıklarım ağlamaktan sırılsıklamdı ve kokuyordum. Telefon yeniden cızırdadığında beynime daha fazla işkence etmemek için yorganı peşimden sürükleyerek telefona uzandım. Parmaklarım soğukluğu bulduğu zaman ekranda koca harflerle yazılmış 'Göt Kafa' adını gördüğümde kırmızı çubuğu kaydırmak için parmaklarımı oynatıyordum ki , bildirim çubuğunda beliren mesajı gördüm.

"Eğer telefonu açmazsan,seni öldürene kadar döverim. -Göt Kafa.

Zorunlu bir şekilde yeşil çubuğu kaydırıp aramayı cevapladım.

"Eğer bu seferkini de açmasaydın, gerçekten attığım mesajda yazanı uygulayacaktım!"

"Ne istiyorsun?" Boğazımda ağlamaktan yutamadığım bir yumru vardı ve çok fazla acı veriyordu.

"Sesine ne oldu senin ? Ağlıyorsun değil mi sen ? Malsın oğlum! Yemin ediyorum bendeki ciğer senin adam olduğunu görmeden tükenecek! Aç kapıyı, geldim. Kapının önündeyim, on dakikadır."

"Vernon, siktir git."

Oldukça sakin bir ses tonuyla söylemiştim bunu. Önce kıkırdadı, sonra kahkaha attı, kapıya vura vura güldü bir süre.

"Dostum, sakın bana yorganın içinde olduğunu söyleme! Ciddi misin Mingyu! Yerde lav falan vardır şimdi! Ay,dur. O görüntüyü görmek için geliyorum."

Telefon uzun bir kahkaha sonrası kapandığında Vernon'ın bu kadar neşeli oluşuna dökülüyordu bu sefer göz yaşlarım. Anahtarın, deliğe sürtünüş sesini duydum, ardından Vernon'ın kapıyı kapatıp koşarak odama gelişini. Hıçkırarak ağlamaya devam ediyordum. Kapım yavaş yavaş açıldı. Vernon kıkırdayarak önce bana sonrada odaya baktı.

Yorganımı etrafıma sarmış sadece kafam dışarıdaydı, burnum silmekten kızarmış, göz yaşlarımın geçtiği yerler sıra sıra iz olmuş ve tenim müthiş gerilmişti. Önce ileri doğru bir adım attı ama benim bakışlarım büyüyünce adımını geri çekti.

Önce sırtındaki ceketini çıkartıp yere attı, ceket hayali lavların üzerinde ona tabaka olunca üzerine sıçrayıp ayakkabılarından birini çıkardı, yatağımın yanına yakın bir yere de ayakkabısını fırlattı. Üzerine sıçramak için alanı küçük olmasına rağmen , başarılı bir şekilde ayakkabının üzerine iniş yaptığında , ağlamaya başladım.

En yakın arkadaşım bana ulaşmak için lavların içinden geçiyordu! Tanrım ne kadar da fedakar ve sevilesiydi! Bunun üzerine daha çok ağlamaya başladım. Vernon sol ayağındaki ayakkabıyı da kullanarak yanıma geldiğinde onu yatağa çekip yorganımla çevresini sardım.

"Güvendesin,tamam. Bir yerini yaktın mı ?"

Kıkırdadı, sesim çatlamıştı ama onu düzeltecek gücü kendimde bulamıyordum.

"Hayır,sapasağlam geldim."

Bir süre bekledik öyle sonra Vernon üzerimdeki yorganı çekerek beni yere attı.

Ağlayarak,çığlık çığlığa yerdeki lavların içinde ölmeyi beklerken, acıyı hissetmediğimi anlamış olacağım ki gözlerimi açtım.

Sadece Vernon'ın ayakkabıları ve ceketi vardı yerde.

"Bak, yanmadım gördün mü ?" dedi gülerken. Gerçeğin farkına vardığımda,göz yaşlarım birazda olsa hafifledi ama akmayı sürdürüyordu.

"Bu kadar ağlaman yetmez mi?" Şefkatli sesi duvarlarımı yıkarak beni bulduğunda yanıma gelip beni ayağa kaldırdı, nefesimi dışarı verdim. Önce beni kokladı ardından kısık bir gülümsemeyle bana baktı.

"Hadi git yıkan, sana en sevdiğin yemeği yapacağım. Sonra da biraz dolaşırız olur mu ?"

Burnumu çekerek onayladım onu. İşte benim depresyonum ve aşk acım bu kadardı. Vernon gelir beni çekip çıkarır, lavların gerçek olmadığına inandırır,gerekirse beni lavların içine atardı. Vernon benim geçmişim ve geleceğimdi, o benim her şeyimdi.

-

Artık kendimi kaybediyorum! Hangi 'geri zekalı!' Bakın geri zekalı üzerine basarak,altını çizerek, tırnak içine alarak söylüyorum. Balıkların suyu renkli olsun,hayata renkli baksınlar diye yeni aldığım kırmızı ve mavi mürekkebi akvaryumun içine döker?! Tanıyorsunuz onu! Geri zekalığın kitabını yazmış biri, halk insanı tabii ki ; Vernon! Ben tükendim, bittim yani.

Şuraya da ödül şeysini iliştireyim; And Gerizekalılık Oscar'ı goes to; Göt Kafa, Vernon.

-Kim Mingyu.


-

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin