35.Bölüm| Yoruldum.

335 46 20
                                    

İyi okumalar🌙

-

Yoruldum.

Düşünmekten. Üzülmekten, kararlar alıp vermekten, beynimi kullanmaktan yoruldum. Ölümlerimin hep zihnimde gerçekleşmesinden yoruldum. Gerçekliğin benimle bağdaşmamasından yoruldum. Hissetmekten yoruldum, tökezlemekten, nefes almaktan ve aldığım nefesi geri vermekten, verebilmekten yoruldum. Kirlenmekten yoruldum, bahsettiğim kirlilik fiziki değil, ruhani bir kirlilik, ruhumla savaşmaktan ve hep yenilmekten yoruldum.

Ben çok yoruldum. Geceleri yatağa yatıp uyanık kalmaktan yoruldum. Temiz havayı kirli solumaktan yoruldum, bileklerime bakıp pürüzsüz derimi görmekten yoruldum, korkak olmaktan yoruldum. Arenada ejderhaya yenilmekten yoruldum.

Yoruldum kelimesini cümle içinde kullanmaktan, onu hissetmekten ve buraya yazmaktan yoruldum.

Ben Kim Mingyu, yaşamaktan yoruldum.

-
Gözlerimin önünden sıra sıra geçen ışıklar vardı. Sırtım birazda olsa yumuşak bir yüzeye temas ediyordu ve ben hareket ediyordum. Sol tarafımda bir şey sallanıyordu ve sol kolum karıncalanıyordu. Sağ tarafımı hissetmiyordum mesela, uyuşmuş gibiydim, yok gibiydi sağ tarafım. Gözlerim kapanıyordu, düşünemiyordum. Hissedemiyordum aslında. Sırtımın değdiği yüzey sola doğru kıvrıldı ve biri bağırdı. Uğultu duydum kelimelerden çok. Gözlerimin önünde kıpırdaşan nesneler gördüm bir süre, sağa sola salınan, uğuldayan ve bulanık olan nesnelerdi bunlar. Göz bebeklerimi yakan beyaz bir ışık sardı beni ve kör olmanın acısını hissettim. Gözlerim ışığa tepki verirken biri bağırdı,sol tarafım yeniden uğuldadı ve kasık bölgemin üzeri birazcık karıncalandı. Hareket ettim, bir defa daha, vücudumun yaslı olduğu nesne sola döndü,vücudum içeride sallanırken gözlerimi kapatıp üzerimden geçen ışık şeritlerine yenik düştüm. Bir savaşçının, arenada yenilişi gibi, annenin ölü bebeğini kucağına alışı gibi, sonbahar gelmeden yaprak döken ağaçlar gibiydi ruhum. Karanlıktı. Kapkaranlıktı hemde.

-

Gergin bir ok gibi duran düşüncelerim uyandı,zihnimdeki hedef tahtası hariç her yere saplandı oklar. Biraz kanadı zihnim, büyük bir bölümü yok oldu, canım acıdı, nefesim kesildi, kirpiklerim titredi sonunda. Gözlerimin kenarları sevimli bir şekilde kırışırken yavaşça araladım onları. Göz bebeklerimin tepki verdiği ve benim içimi gıdıklayan parlak ışık tavandan bana bakarken gözlerimi uyuşuklukla kırptım. Işığa alışmam için bir kaç dakika bekledikten sonra gözlerimle etrafı incelemeye başladım. Bir kaç hafta önce uyandığım aynı hastahane odası, Vernon yeniden aynı yerde oturuyor fakat bu sefer uyuya kalmış bir halde duruyor, yavaş nefesleri güzel bir melodi ile henüz kendine gelmiş kulaklarımda yankılanıyordu. Sağ tarafımı hissedemiyordum ve bu benim telaşa kapılmamı sağlıyordu. Gözlerim duvardaki saate ilişti, saat tam yirmi. Camdan süzülen ışıklar odayı harekete geçirirken ay neredeyse gök yüzünde belirmek üzereydi. Yorgun hissediyordum. Öylesine yorgun hissediyordum ki kalbim kendi kendine çarpmıyor olsa onu hareket ettirmeye bile gücüm yetmezmiş gibi, günlerce koşmuş gibi hissediyordum.

Gözlerimi kapatıp bir kaç saniyeliğine dinlendim. O sırada elektronik kapının açılış sesi odada yankılandı ve biri ayaklarını sürükleyerek odaya girdi. Bir kaç dakikanın ardından odaya giren kişi kıkırdamaya başlayınca huzursuz hissettim.

"Açabilirsin gözlerini,uyanık olduğunu biliyorum." Hoseok, yüzünde sevimli bir gülümseme, saçları dağılmış, vücudu yorulmuş ve sanki günlerdir uyumuyormuş gibi bir halde bana bakıyordu.

Love Race |Meanie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin