❝Sen benimsin!❞
_____________Playlist:
Approaching night - Philip Wesley
Murat Dalkılıç -Kıyamadım ikimize
4 Non Blondes - What's Up
Ben yoruldum hayat
Piiz - Vazgeç gönül
Anastacia - Sick and Tired
No doubt - Don't Speak
The Cranberries - Zombie
Beşir Bayraktar - Buhran
Gülay - Cesaretin Var mı Aşka?______________
"Biraz ye" Tepsiyi yatakta yanıma koyarak oturdu.
"İstemiyorum" Keyifsizce başımı yana çevirdim.
"Yemezsen güçsüz kalırsın" İsteksiz bir tebessüm dudaklarıma değdi geçti. "Ben hiç güçlü olmadım ki"
Tepsiyi bacaklarıma koyduktan sonra yaklaşarak, kaseyi altındaki tabakla birlikte eline aldı ve bir kaşık çorbayı ağzıma doğru uzattı. "Annenlerin seni böyle görmesini istemezsin, değil mi?"
Bakışlarım onu bulduğunda "Beni gönderecek misin?" diye sordum. "Annenler gelecek, şimdi ye hadi"
Ağzımı araladığımda konuşmaktan vazgeçip, dudaklarıma uzanan çorbayı içtim. Ruhum bir çocuk gibi dudak bükerken bedenim ruhsuzdu. Kırgınlık, sağanak gibi yağmıştı kanatlarıma, sevincim dahi kaldıramıyordu ağırlaşan kanatları. Yine antidepresan almaya başlamıştım, tüm duygular donuk gözbebeklerimde asılı kalıyor, bedenime yansımıyordu.
"Kendim yerim" kaşığa uzandığımda itiraz etmedi. İştahım yoktu, kendimi istemediğim bir şeye zorlamak istemiyordum, ama annemin beni böyle görmesini de istemiyordum. "Ne zaman gelecekler?"
Kaşığı, tekrar tepsiye bıraktığı kaseye uzattığımda ona bakmayı hala reddediyordum. Beni neden tuttuğunu bilmiyordum, amacı acı çektirmekse fazlasıyla çekmiştim, umut etmemi istemiyordu, etmiyordum. Yüzüne bile bakmıyordum iki gündür. Gerçi bakacak halim de yoktu. Tek yaptığım yatmaktı, zihnimi şuursuzluğa teslim edip, benimle birlikte yaşayan iki ruhun yanına uzanarak sessizce yatmak.
Seyhun, hiç ayrılmamıştı yanımdan. Sürekli benimle konuşmaya çalışıyordu, yedirmeye çalışıyordu, çocuğunun hastalanmasından endişe eden bir ebeveyn gibi. Şu acziyetimle daha fazlası da olamıyordum zaten.
"Yarın"
* * *
Burnuma dolan tarhana kokusuyla mutlu anılara izin verdim. Heyecanla yataktan kalkarak mutfağa gittim.
"Anne"
Tezgahın başında tencereyi karıştıran Seyhun'u gördüğümde, dudaklarımı yukarı kıvıran o umut kırıntısı kayboldu.
"Henüz gelmediler. Yola çıkmışlar. Sana çorba yapıyorum"
Yüzümü düşürerek omuz silktim. Yanından geçtikten sonra dolaptan bir bardak aldım ve sürahiden su doldurdum. "İlacım nerde?"
"İstersen bugün alma. Annen durgunluğunu fark edecektir"
"Almalıyım, yoksa başa çıkamam" diye itiraf ettim. Hayatım boyunca karşı koyduğum ilaçları ilk defa almak istiyordum, ilk defa hissizleşmek ve düşünmemek...
Tükenmişlik hissiyle gözlerim Seyhun'u bulduğunda, ela gözlerinin dikkatle beni izlediğini fark ettim. İlaç almamı istemiyordu, belki kendi başıma atlatabileceğimi düşünüyordu ama atlatamazdım. Hayatımda hiç bu kadar hırpalanmış hissetmemiştim. Kaybetmiştim, yıkılmıştım ama hiç böylesine ıssız kalmamıştım. Kimim vardı bu şehirde ondan başka?
"Ben getiririm" dedi önüne dönerek. "Onlar gelene kadar sen hazırlan, olur mu?"
Belli belirsiz kafamda onayladım. Onun sakin ve anlayışlı olması uzun zamandır aradığım şey olsa da artık beni tatmin etmiyordu. Odaya döndüğümde bir kaç parça kıyafet alarak, duşa girdim. Suyun altında dakikalarca durdum. Annem olsa kızardı, suyu bu kadar israf etme diye, üşüteceksin diye... Sahi bugün gelecekti değil mi? İyi olmalıydım, yaşadıkça yaşamın sırtıma yükledikleri ağırlaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAATTEESSÜF
Fiksi UmumKafanızda kurguladığınız hayaller gerçek olsa ne yapardınız? Sanal bir ilişkiye ne kadar dokunabilirsiniz? "Neden benimle uyuyorsun?" "Çünkü hiç bir çıkarım yok" Birine kilometrelerce uzakken, bir o kadar yakın olunabileceğini o gün anladım. Bunu k...