27 -Kabak-

9.6K 666 466
                                    

Multimedya: Kapadokya

Playlist: Şebnem Ferah - Sil baştan
Seksen dört - Eller Günahkar
The vineyard man ost (Medyaya koyuyorum, özellikle Seyhun'un azından olan kısımda mutlaka dinleyin. Hatta tüm bölüm boyunca dinlenilebilir, huzur verici)

Not: Nisa ve Seyhun'un kıyafetleri ve bölüm detayları facebook sayfasına eklenecektir.

Yeni gelenlere Merhaba, daimi güzellerime kucak dolusu sevgiler. Her gününüz Bayram olsun, hayırlı bayramlar.
______________

Sevginin pek çok rengi vardı, pek çok ismi, tanımı. Çeşit çeşit kıyafetleri vardı üstüne geçirdiği, bazıları göz alıcı, bazıları samimi.. Ya da korkunç ve itici.

Yanınızdaki her insanın bir sebebi vardı, sizi birbirinize bağlayan sebepler.. Kan bağı, arkadaşlık, yardımlaşma, cazibe, bazen fedakarlık bazen menfaat. Seyhun'un bana verdiği cevap ise, karşılıksız bir çek gibiydi avuçlarımın içinde öylece rüzgara kanat açan. 'Hiç bir çıkarım yok'

Yine çift yönlü cevaplarından biriydi. Mutlu olmalıydım, kalbi temizdi. Üzgündüm, benden beklemediği adımları atamazdım.

Henüz aydınlanmamış havada, aynadaki loş görüntüme bakarken Sefa üçüncü kez dudaklarımın kenarını yukarı kıvırdı. Bugün, hayatımda ilk defa balona binecektim. Metrelerce yüksekte, özgür bir kuş misali süzülecektim Kapadokya semalarında. Sonrasında kızlarla gelini kaçırma planı yapmıştık, Hakan abimi üç gün düğün yaptığına pişman edecektik. Kapodakya'nın tarih kokan havasında geçmişe dokunacaktım, antik sokakları adımlayacaktım. Üstelik arkadaş ve akrabalarım yanımda olacaktı, bu fazlasıyla güzeldi.

Sonra Seyhun gidecekti. Yukarda tutmaya çalıştığım tebessümüm titredi. Bu yeni bir şey değil dedi Sema. Derya'yla evlenecekti. Düşüncesi bile yüreğime keskin bir ağrı sokuyordu.

Hüznümün elle tutulur yanı, yüzüme yansıyan kısımdı. Soyut hisler nasıl da somut acılara sebebiyet verebiliyordu. Tekrar asılan suratımda, belirginleşmiş göz altı morluklarıma baktım. Gözlerimin güzel olduğunu söylerlerdi ama bu morluklar güzelliğini gölgeliyordu. Otele vardığımızda zaten gece yarısını geçen saatin geri kalanını da, yatakta dönüp durarak ziyan etmiştim.

"Nisa hazır mısın? Hırkanı aldın mı?" Ablam banyodan çıkarken, yatağın üstündeki hırkamı üstüne geçirdim.

"Giydim bile. Abla bana da kapatıcı sürsene, göz altıma"

"Peki"

İşimiz bittiğinde odadan çıkarak, antrede kızlarla buluştuk. Gülümse. Gün, gecenin bağrında doğmayı beklerken, otel fazlasıyla sessizdi. Çoklarının uykuda olduğu saatte bizi ayağa diken şey ise, balon uçuşlarının gün doğumundan önce yapılıyor olmasıydı. Öğrendiğimize göre, hava koşullarının en uygun olduğu saat buydu ve sonraki uçuşlar yasaktı.

Koridorun sonunda, odadan çıkmakta olan İsa abiye günaydın demek üzereyken, arkasından çıkan Ömer abi şaşkınlığıma vesilesi oldu.

"Siz birlikte mi kaldınız?" Zihnim ablamın eskisi ve yenisi diye bir tanımda bulununca onu azarladım ve açık kalan ağzımı kapatmayı başardım. "Yani aynı odada?"

"Öyle oldu" İsa abinin ifadesiz sesine rağmen rahatsız olduğunu hissettim.

"Günaydın aşkım" Ömer abi tebessümle ablama sarılarak yanağından öptüğünde, ablam da en az benim kadar şaşkın bir ifadedeydi. Bakışları İsa abide takılı kalmışken, o sırtını dönerek merdivenlerden indi. Benim bile canım yanmıştı. Nedensizce birbirlerinden uzaklaşmışlardı.

MAATTEESSÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin