Playlist: Laura Pausini - It's not Goodbye (Dinleyin)
________________
"Uyudun mu?"
Ağzını açtı ama bir şey demedi. Kollarımın arasındaki küçük beden ne kadar aciz ve savunmasızdı. Bir rüya bile onu bu denli etkileyebiliyordu, yarın dünyanın acımasızlığıyla nasıl başa çıkacaktı? Yardıma muhtaç olduğu her an, güzel siması hüzün bulutlarıyla her nemlendiğinde, onda kendi muhtaçlığımı görüyordum. Bu zayıflığı, onu bırakamamın en büyük sebebiydi. Aynı zamanda ona kızmamda en büyük etken.
Kafasını biraz daha geriye attığında yüzünü görebiliyordum. Zayıf ama bebek kadar masum çehresi, kavisli kaşları, minik burnu. Doğal bir güzelliği vardı, boyasız ve el değmemiş. Yanlış yöne çekilen hislerime fırsat vermemek için, onu saran kolumu çekerek, sırtı üstü pozisyon aldım ve kolumu başımın altına koydum.
Geçmişinde sorunlar yaşadığının farkındaydım, Kağan gittikten sonra bunu açıkça görmüştüm. Sürekli insanlara muhtaç ve fazlasıyla güçsüzdü. Neşesine ne kadar kapılıyorsam, çocukça birilerine sığınması o kadar canımı sıkıyordu. Onunsa hiç büyümeye niyeti yoktu, herşeye alaycı yönüyle bakıyordu. Ciddi olduğu tek yer savunduğu değerlerdi, o zaman gözü kimseyi görmüyordu.
Göz ucuyla Nisa'yı kontrol ettim, pencereden sızan ışık, gece lambasının ışığıyla birleşerek yüzünü aydınlatıyordu. Siyah saçları ve uzun kirpikleri bembeyaz teninde kusursuz bir tezat oluşturuyordu. Bu halde hiç de çocuk gibi değildi. Tek kolum başının altındayken, o üstte kalan koluyla belime sarılmıştı, bedenimin üstünde nefes alıp verişini hissediyordum. Bedeninin baskısıyla tenimi zorlayan arzu, kalp atışlarıma yansıdı.
Başım ağrıdan ve yorgunluktan çatlamak üzereydi ancak bedenime yayılan heyecandan uyumam mümkün değildi. Yavaşça kolumu çekerek uzaklaşmaya çalıştım. Uyuduğuna göre başka bir yerde yatabilirdim. Hareketlenmemle, huzursuzca sarılışını sıkılaştırdı ve bir bacağını vücudumun üstüne attı. Gözlerim, gayri ihtiyarî bacağına ve bulunduğu bölgeye kaydığında yutkundum, zihnime dolaşan hisleri savmak için bakışlarımı yüzüne çevirdim. Allah'ım, bu halde nasıl böyle rahat uyuyordu. Ağzından küçük bir nefes verdi. İncecik dudakları hafif aralıktı, beni öp dercesine...
Kalbim deli bir tutkuyla dudaklarına yapışmak isterken mantığımla savaşıyordum. Oysa mışıl mışıl uyuyordu. Bakışlarımı tavana çevirerek nefesimi düzene soktum. Aklımdakileri daha sağlıklı düşüncelerle değiştirmeye çalıştım. İşi, İzmir'i, gelecekteki minik tatlı kızımı.. Derya'yı... Hayır, şu an Derya'yı düşünmek için yanlış bir zamandı.
Akşam Kubilay'la konuştuğumda, Derya'nın yurtdışına gitme planından bahsetmişti ve bu, Derya'ya zaman tanımak için bekleme düşüncelerimi yerle bir etti. Elimi çabuk tutmalı ve gitmesine izin vermemeliydim. Kadınımı yollayamazdım, onu tekrar kaybedemezdim. Artık ne şimdiki ailemin ne de gelecekteki ailemin önemi yoktu, Derya benim tek gerçeğimdi.
Nisa'nın yerinde kıpırdanıp bana sırtını dönmesiyle düşüncelerimi toparladım. Az önce ne kadar ilkel hislere kapılmıştım. Onu teselli eden abisinden başka bir şey değildim. Sırtı bana dönükken yerinde kıpırdandı, bedeni birkaç santim ötemdeydi, sadece kolum başının altında yastık görevi yapıyordu. Uykusunda ne kadar çok dönüyordu böyle.
O minik beden gibi; kafasının içi ve ruhu da henüz küçük, masum bir çocuktu. Öpüşmeyi bile ayıp sayan bir çocuk.. Abi gibi güvenli kollarımda uyurken, aklında şehvetin zerresi olmayan bir bebek.. Korunması gereken bir kardeş, Şeyda'dan farkı yoktu benim için. Hislerimden emin olarak kollarımla onu sarmaladım ve gözlerimi yumdum. Seni daima koruyacağım küçüğüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAATTEESSÜF
General FictionKafanızda kurguladığınız hayaller gerçek olsa ne yapardınız? Sanal bir ilişkiye ne kadar dokunabilirsiniz? "Neden benimle uyuyorsun?" "Çünkü hiç bir çıkarım yok" Birine kilometrelerce uzakken, bir o kadar yakın olunabileceğini o gün anladım. Bunu k...