~ Düzenlenme tarihi: 10.01.2017 ~
Mavi gözlü çocuk...
Berfin ve anlamadığım amacı...
Şaşkınlık...
Tüm gün şaşkınlık duygusunun etkisinden çıkabilmiş değildim. Son zil çaldığında hala anlamadığım konular vardı. En önemlisi de, Berfin ve bu rahatlığıydı. Daha tanıştığı birkaç gün olmuş biriyle nasıl bu kadar yakın olabilirdi, anlamıyordum. Ayrıca bu yakınlıktan rahatsız olan iki kişi daha vardı: Can ve Fırat. Can, her ne kadar umursamaz olsa da konu biz olunca fazlasıyla ciddileşiyordu. Ve şuan ikisinin de bakışları bizdeydi.
Tüm gün boyunca Mavi gözlü çocukla hiç konuşmamış, Berfin'e sinirli bakışlar yollamıştım. Ateş arada benimle konuşmaya çalışmıştı fakat kısa ve geçiştirici sözlerim sayesinde pes etmişti.
Çantamı toplayıp koluma takarken Berfin de hazırlanmıştı. Fıratlarla birlikte aşağıya inerken Berfin'in hala Ateş'le konuşuyor olması da sinirlerimi bozuyordu. Berfin'i arkamda bırakırken, Fırat'ın yanına ilerleyip koluna girdim. Bugün biraz gergindi sanki. Ateş ve yanındaki Yalın'dan dolayıdır diye düşündüm. O, bizi paylaşmayı sevmezdi.
Mavi göz, yani Yalın, Ateş'in aksine bu durumdan rahatsız gibi görünüyordu. Ben Berfin'e nasıl bakıyorsam o da aynı şekilde Ateş'e bakıyordu. Anlaşılan bu okula gelme olayı sadece Ateş'in oyunuydu ve her şey de planlıydı. Ama nedenleri tamamen soru işaretleriyle doluydu. Sormak istediğim çok şey vardı. Çünkü, bunlar normal değildi.
Bahçe kapısına geldiğimizde Fırat'ın kolundan çıkarken yanağını öptüm. Biraz olsun yumuşar gibi olsa da yüzündeki sert tavrını koruyordu. Aslında şuan Ateşler olmasaydı hesap sormaya başlayacağından emindim ama onlar var diye bir şey demiyordu. Bakışları her şeyi anlattığı gibi, sessizliği de tehlike saçıyordu. Onun bu kıskanç haline bakarken güldüm. Gülüşümle gözleri kısılırken, "Git hadi." dedim. Bu sefer yüzünü alaylı bir hal kapladı. "Bunlar buradayken ben sizi yanlız bırakacağım öyle mi?" dediğinde şaşkınlıkla Ateşlere baktım. Cidden bizimle yürümeyi düşünmüyorlardı herhalde?
Kaşlarımı çatarken bu konuyu Berfin'le cidden konuşmak için sabır diledim. Tekrar Fırat'a dönerken, "Hadi sen git, ben de bir şekilde halledip Berfin'i döveceğim." dedim. Bu onu biraz güldürmüştü. Benim, Berfin'in aksine onlara yakın olmamam onu biraz da olsun rahatlatıyordu. Eve giderken yol, Ateş'le Berfin'in hiç durmadan konuşmasıyla geçmişti. Yalın'la birkaç defa göz göze gelmiştik ama hiç konuşmamıştık. Gözleri o kadar dikkat çekiciydi ki, bakmaktan alıkoyamıyordum kendimi. Asıl merak ettiğim ise, yüzünün her daim böyle sert olup olmamasıydı. O gün, kartopunu attığımda, ilk önce böyle bakmıştı ama sonra gülmüştü. O günün aksine bugün hiç gülmüyordu. Buna dikkat ettiğim için kaşlarımı çattım. Beni ne ilgilendirir ki!
Berfin'le evimiz arasında iki sokak vardı. Benim evim daha yakın olduğu için ilk beni bırakıyorlardı ama ben, Berfin'in de bize geleceğini söyleyerek onu eve çekiştirdim. Bu yaptığım, Berfin de dahil kimsenin beklediği bir şey değildi ama benim de umrumda değildi. Hem onu Ateşlerle yanlız bırakmak istemiyordum hem de konuşmamız gerekiyordu.
Adımlarımı hızlandırıp kapıyı açtığım sırada Berfin de arkamdan girip meraklı gözlerle bana baktı. "Neler oluyor?" diye sorarken ister istemez alaylı bir şekilde güldüm. Cidden bunu soruyor olamazdı. Çantamı kapının yanına koyarken sabırla bir nefes aldım. Annemin de babamın da evde olmadığını bildiğim için rahattım. Bu saatte babam holdingde annem ise hastanede oluyordu. Hele annem, iyi bir doktor olduğu için babam kadar yoğundu. Buna rağmen bana hiç eksikliklerini hissettirmiyorlardı ya, huzur da buydu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
ChickLit-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...