Elimdeki valizi Yalın'a verirken, diğer elimdeki sırt çantamı kolumdan geçirip bir adım attım. New York... En sevdiğim yerlerden biriydi. Şimdi ise bu aşık olduğum yerde, en sevdiklerimle vakit geçirecektim. Aslında çok sakin bir tatil olacağını düşünüyordum ama Kübra ablanın Berra'dan bir yardım istemesiyle işler biraz değişmişti. Neden Berra diye soracak olursak, Kübra ablanın özel ricasıydı. Ah, sonuç olarak hiç de sakin bir tatil olmayacaktı.
Kaan abi bir plan yapmıştı, evet. Ama kızlarla başa çıkmayacağını unutmuştu. Planı Kübra abla yapmıştı ve beş dakika öncesinde aldığım bir mesaja göre de başarılı olmuştuk.
Sabırsız ve heyecanlı bir şekilde bana bakan Berfin'e "Anlatıyorum şimdi, bekle!" diyerek güldüm. Onu heyecanlandırmak hoşuma gidiyordu ve bu da biraz inat etmemi sağlıyordu.
"Berra, Kübra ablaların balayı yaptığı yere gitti." diyerek söze başladım. Kısık bir sesle anlatıyordum çünkü abimlerin haberi yoktu. "Kaan abiye balayının iptal olduğunu ve buraya geleceklerini söylediler. Kübra abla falan da çantasını toplayınca inanmış. Tam uçağa biniyorlar, Berra'yla Kaan abi birlikte oturuyor. Sonra işte Berra, Kaan abi ablasını sorduğunda öndeler gözükmüyorlar diyor Kaan abiye, ama aslında Kübra ablalar çoktan uçaktan inmiş." diyerek devam ettiğimde bir kıkırtı ağzımdan kaçtı. Gerçekten eğlenceli ve bir o kadar da risk dolu bir plandı. Kaan abinin o uçaktan indikten sonra neler yapacağını düşünmek bile istemiyordum.
"Ee, fark etmemiş mi?" dedikten sonra kahkaha attı Berfin. Gerçekten Kaan abinin Berra'ya kuşkusuz inanması komikti. Cadı sonuçta o! Gülmekten Berfin'e cevap vermediğimi fark edip ona dönerken "Fark etmiş, etmiş de..." dedim ve devamını düşünüp tekrar kahkaha attım. "Uçaktan inmek için çok geç olduğu bir zamanda fark etmiş. Çünkü o aralarda bindiği uçak bulutlara doğru yükseliyordu!"
Utanmasam yere oturup kahkaha atardım ama maalesef ki zaten tuhaf tuhaf bakan insanların arasında bu pek mümkün değildi. Üstelik bir de onlara göre yabancı konuşuyorduk ve bu da daha fazla bakmalarını sağlıyordu.
"Hayırdır, ne bu neşe?" diyen abim gözlerini kısarak bize bakarken bir yandan da Yalın'la aramızdaki mesafeye bakıyordu. Onun kurallarına uygun bir uzaklık olmuş olacak ki, hiçbir şey demedi. Berfin, tekrar gülerken "Hiç, Hira komik bir şey anlatıyordu." diyerek abime cevap verdi. Baygın baygın bakan abimin, "Yemin et! Onu gülmenizden hiç anlamamıştık zaten(!)" demesiyle daha çok kahkaha atıp elimi gülmekten ağrıyan karnımın üzerine koydum.
Bir an Kaan abinin geldiğindeki olacak ifadeyi düşündüm de... Gülmekten öleceğim sanırım!
Abimin sorgulayan, Yalın'ın ise dikkat çeken şekilde kahkaha atmamam gerektiğini belli eden sert bakışlarla eve ulaşmıştık. Kalacağımız ev, abimin yurt dışında üniversiteye giderken kaldığı evdi. İki katlı olduğu halde bizim için biraz küçük olsa da idare edecektik.
Araba durduğunda heyecanla, hiçbir şeyden haberi olmayan Cameron'u aradı gözlerim. En güzel yerine gelmiştik işte! Cameron... Onu özlediğimi yeni fark ediyordum! Geldiğimizden de haberi yoktu ve birazdan çok şaşıracaktı. Arabadan indiğimizde abim durup eve bakarken benim yüzümden buradan gelmek zorunda olduğunu hatırladım. Belki de özlüyordu burayı? Ya da hiç gelmek istememişti... Ama ben abimsiz yapamazdım ki. Ondan uzak kalmak bana zarar veriyordu. Ne kadar zamanım vardı bilmiyorum. Belki de abimi tam zamanında çağırmıştım. Onunla biraz daha vakit geçirmek için zamanım olmuştu belki de.
Düşüncelerimden, silkelenip ayrılırken herkesle birlikte eve ilerleyip gülümsedim. Heyecanlıydım, çünkü yurt dışını seviyordum. Heyecanlıydım, çünkü burada hep iyi vakit geçiriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
Romanzi rosa / ChickLit-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...