❄ KTS ~ 7 ULUDAĞ

4.3K 191 28
                                    

~ Düzenlenme tarihi:28.02.2017 ~


Galibiyet her insanı mutlu eder. Hafif bir gurur, birazcık da özgüven getirir yanında. Mağlubiyet ise, tamamen hayal kırıklığı olabilir kimi zaman. Belki biraz güvensizlik de getirir ama, umutsuzluk ağır basar o an.

Hayallerim vardı. Kendime olan güvenim ama, amacımın mutluluk olduğu zaferler. Yarışı kazanmak benim için fazla önemli değildi, eğlenmiştik ya, o yetiyordu. Tabii, hiç istemiyordum da denemez. O an hissedilen duyguyu tatmak, gerçekten güzeldi. İşin komik kısmı, Yalın'ın bu kadar bozulacağını tahmin edemezdim ben. Siniri geçtikten sonra sadece mağlubiyete odaklanmıştı ve o hali de fazlasıyla komikti.

Bugün, 21 Ocak Perşembe. Kazancımın, ödülümün ilk günü. Aslında yarın karne alacağımız için ödülü ertelemeyi düşünmüştük ama okul varken yapmanın daha zor olacağını düşünüp, bu günden başlamaya karar verdik. Normalde bugün okula gitmem. Aslında koskoca okulda hiçbir öğrencinin olmadığı gerçeği de vardı tabii ama, bu sabah kalkmış okul için hazırlanmaya başlamıştım. Berra, Serra ve Ben okula birlikte gidip orada Berfin, Ateş ve Yalın'la buluşma planı yapmıştık. Bunun amacı tabii ki Yalın'a işkence etmekti ve o, bunu duyunca yıkılmıştı.

Yalın'ın şaşkın yüzü gözlerimin önüne gelirken minik bir kahkaha attım. Serra'nın "Hadi!" diye seslenmesini işittiğimde sırıtırken, saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp odamdan çıktım. Hızlı adımlarla aşağıya indiğimde Berra'yla ikisinin beni beklediğini görüp daha da hızlandım. Kahvaltıyı yapmıştık. Erkenden uyanmak her ne kadar zor olsa da olacakları düşünüp kendimi teselli ediyordum.

Çağırdığımız taksiye, hep birlikte binerken okulun adresini verip arkama yaslandım. Serra benden daha da heyecanlıydı. Aklında öyle planlar vardı ki, hepsini yaptırmak için heyecanlanıyordu. Tabi planların en başını kitaplar alıyordu. Yalın büyük kayaya çarpmıştı. Çünkü benim isteklerim demek, benimle birlikte bir deste insanın da istekleri demekti.

Kısa süren yolculuğun ardından, taksi okulun önünde durunca parayı ödeyip arabadan indim. Yalın'ın sınıfta olduğunu düşünerek, kantini geçip merdivenlere yöneldim. Berra ve Serra okula birkaç defa daha gelmişlerdi ama sınıflar bu yıl değiştiği için yeni sınıfın yerini bilmiyorlardı. İkisi, sessizce beni takip ederken hepimizin yüzünde şeytani bir gülüş vardı. Dördüncü kata, yani on ikinci sınıfların olduğu kata ulaşınca Berra biraz "Ne gerek var bu kadar çok kat yapmaya!" diye söylense de ilgiyle sınıfların yazıldığı kağıtlara bakıyordu. Okul resmen bomboştu. Sınıfların kapıları açık, içerisi ise sadece sıralarla doluydu.

Ses çıkmayan koridorda, odaklandığım kapının önüne gelince durup derin bir nefes aldım. Kapıyı sessizce açarken, koskoca sınıfta sadece Yalın ve Ateş'i görmemle kıkırtıma mani olamadım. İkili, uykulu bakışlarla bize dönerken Berra ve Serra'nın da gülme sesleri arkadan geliyordu. Yalın hiç vakit kaybetmeden, "Cidden bugün gelmek zorunda mıydık?" diye huysuzlanırken, Ateş de "Hadi o geliyor, ben neden buradayım?" diye mırıldandı. İkisinin yüzünde somurtkan bir ifade olsa da Yalın'ın yüzünde daha da rahatsız bir ifade vardı. Anlaşılan mavişimiz uykusuzluğa gelemiyordu.

Ateş'in acılı haline bakıp omuz silkerken "Sana gelme zorunluluğunu ben koymadım." dedim. Bir şeyleri yeni fark etmiş gibi gözlerini Yalın'a çevirdi. Aralarında sessiz bir konuşma geçti. Ateş'in gözleri sinirli bakıyordu ve bunun Yalın'ın yanına kalmayacağı kesindi.

Hep birlikte sıraları çevirip büyük bir masa oluştururken sandalyeleri de etrafa çektik. Hepimiz sıralara yerleşirken, Berfin Ateş'i arayıp bugün buraya gelemeyeceğini söyledi. Neden beni değil de Ateş'i aradığı kafamda soru işaretleri oluştursa da bir kerelik umursamamaya karar verdim. Şimdilik eğlenmeye bakacaktım. Daha sonra... İlla ki bu konuyu detaylı bir şekilde konuşabilirdik.

KARTOPU SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin