~Düzenlenme tarihi: 11.03.2017~
"Hadi Yalın, gel artık!"
Minik bir kıkırdama ağzımdan kaçarken, kapıya bir kez daha tıkladım. Paylaço kostümüyle onu görmek fazlasıyla eğlenceli olacaktı!
Kapalı olan kapının ardından "Şu iki hafta bitsin, göstereceğim ben sana!" diye bir homurdanma gelirken Yalın'ın dışarı çıkmasıyla zor tuttuğum kahkahamı serbest bıraktım. Sinirli gözleri yüzüme sabitlenmişti ve gülmemem için uyaran bakışlar atsa da kendimi tutamıyordum. Lösemili çocuklar için eğlence etkinliği yapılacak bir otele gelmiştik. Yalın'ı bunu yapması için zor ikna etsem de, sonunda başarmıştım.
Yalın'a elimle etkinlik alanını gösterirken "En azından iyi bir şey için yapacaksın, bunu düşün." dedim. Yalın gözlerini devirirken "Bir sürü paylaço görevlisi tutup, burayı süsletebilirdik!" dedi. Tekrar bir kıkırdama ağzımdan kaçarken, "O zaman benim için bir eğlencesi kalmazdı." dedim.
Hala isteksizce davranan Yalın'ın kolundan tutup büyük alana ilerlerken, etraftaki çocuklar başımıza toplanmaya başlamıştı bile. Yalın'a elimdeki yapıştırmaları uzatırken çocuklara dönüp "Şimdi bu paylaço size yapıştırma dağıtacak!" diye bağırdım. Hepsi mutlulukla sıraya geçerken o, hepsine istediklerini veriyordu. Ayrıca biraz önce isteksiz olmasına rağmen şimdi çocuklara alışmış, sohbet edip oynuyordu. Birkaç resimlerini çekip, ben de kendim için aldığım prenses kostümünü giymeye gittim.
Giyim için seçtiğimiz minik bir oda vardı burada. Hediye paketlerini de oraya koymuştuk. Üzerimi değiştirdikten sonra kızlar ve erkekler için ayrı ayrı aldığımız hediyeleri alıp Yalın'a doğru ilerledim. Erkekler için aldığımı ona uzatırken, ikimiz de birbirimize gülümsedik. Burada olmak hoşumuza gitmişti.
Yalın'ın yanından ayrılıp kızların yanına giderken hediye paketlerini tek tek dağıtmaya başladım. Farklı farklı oyuncaklar sahiplerini bulurken bir kız dikkatimi çekti. En fazla beş yaşında gibi görünüyordu. Kahverengi saçları buradan bile belli olan ipeksiliğiyle parlıyor, yemyeşil gözleriyle bir bütün oluşturuyordu. Farklı olan ise, benim dağıttığım oyuncaklara değil de Yalın'ın dağıttığı araba, robot tarzı oyuncaklara bakıyordu. Hayranlıkla ona bakarken yanına yavaş yavaş ilerledim. Dikkatini çekmiş olacağım ki, o da bana bakmaya başladı. Yanına ulaştığımda "Merhaba." diyerek gülümseyip, oturdum.
Deniz sayesinde küçük bir çocukla nasıl iletişim kurulur az çok biliyordum. En önemlisi onu utandırmak istemiyordum. Üstelik buradaki bir sürü çocuğun saçları dökülmüştü, yani lösemili olmadığı belliydi. Belki bir ziyaretçi, belki de ailesiyle tatile gelen minik bir kız. Oyuncakların ona olmadığından şüphe edip, çekinebilirdi.
Küçük kız, bana sıcak bir gülümseme yollarken "Merhaba." dedi. Sesindeki heyecan, gözlerine de yansırken üzerimdeki kostümde gözlerini gezdirdi. O, o kadar güzeldi ki, yüzüne bakınca insan minik bir tebessümden alıkoyamıyordu kendini. Tekrar Yalın'ın olduğu yere döndüğü zaman, "Neden burada oturuyorsun?" dedim. "Bize katılmak istemez misin?"
Elimdeki hediye paketini ona uzatırken, bir an kararsız kalsa da "Hayır, teşekkürler." dedi. Hangi küçük çocuk bir oyuncağı geri çevirirdi ki? Kaşlarım çatılırken "Neden almıyorsun?" diye sordum. Etrafta yeni oyuncaklarıyla oynayan çocuklara bakarken, "Bunlar o kardeşler için." dedi. "Hem ben, bebek oyuncakları sevmem ki." diyerek de devam ederken, etrafa ilgiyle bakmaya devam ediyordu. Yalın'da hala bir sürü oyuncak olduğunu görünce, "Burada herkese yetecek kadar oyuncak var. İlerideki abiden sana bir oyuncak alabiliriz." dedim. Gözleri bu sefer heyecanla parlayan kız, "Gerçekten mi?" dedi. Kafamı onaylarcasına sallarken, kendi gibi küçük olan elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
Literatura Feminina-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...