❄ KTS ~ 31 KIRIK AYNA

1.2K 88 88
                                    

Bir kalp... Saniyede milyonlarca kez çarpabilir miydi? Sanırım ben Yalın'la olduğum sürece bu mümkündü. Elime değen eli, içimi ısıttığı gibi, kalbimi de hızlandırıyordu. Daha yolun çok başındaydım. Aşk, ilk defa kapımı çalmış, beni içine hapsetmişti. Bu kadar hızlı çarpan kalbe, yavaş yavaş alışıyordum.

Bahçe kapısından içeriye gireceğim sırada elimi tutan el, beni kendine çekti. Şaşkın bir şekilde Yalın'a döndüğümde "Ne oldu?" deyip, merakla ona baktım. Hiçbir şey demedi, sadece öptü. Utanmıştım her zamanki gibi. Her şeye alışsam da buna asla alışamazdım. Gözlerimi kaçırıp hafif gülümsedim. Eminim, Yalın şuan utanmama gülüyordu. Onun mutluluğu, bendim.

"Hadi girelim eve de üşüme." diyen sevgilimle gülerken "Tamam." dedim. Bilmiyordu ki o varken ben hiç üşümem. Tekrar bahçe kapısına yöneldiğimde elleri cebinde bize bakan Fırat'ı görmemle gözlerim korkuyla açıldı. Bugün kaçıncı yakalanmamızdı? Hadi Asal'ı umursamadım ama Fırat... Abim gibi olan biri!

Yalın, elini belime koyarken hafif bastırıp "Korkma, bir şey olmaz." dedi. O, ne kadar rahat olsa da ben, korkuyla bütünleşmiş gibiydim. Beni yönlendiren sevgilimin Fırat'ın yanına gittiğini fark ettiğimde telaşla eve gitmeye çalışsam da belimdeki el, buna izin vermedi. Aksine, daha sıkı tuttu beni.

"Uyumamışsın?"

Fırat, Yalın'ın sorusuyla kafa sallarken "Uyku tutmadı." dedi. Yüzüne dikkatlice baktığım arkadaşımın garipliği dikkatimi çekerken hafif kaşlarımı çattım. İlk defa bu kadar duygusuz, ilk defa bu kadar ruhsuz bakıyordu. Yalın, "Bahçede oturalım mı o zaman?" derken Fırat'ın bana dönmesiyle utanç duygum tekrar kabardı.

"Benim uykum var," diyerek mırıldandığımda gözlerimi Yalın'a götürdüm. "Odama gideyim mi?"

Onaylayarak kafa salladı Yalın. Gülümseyip yanağımı öperken "İyi geceler." diyerek elini, belimden çekti. Gözlerimi tekrar Fırat'la buluşturmadan eve hızla ilerleyip odama girdim. Bu utançtan nasıl kurtulabilirdim? Sanırım hiç. En azından... Uyuyup biraz unutabilirim.

Sabah, gözlerimi bilincimin yerine gelmesiyle açarken doğrulup saate baktım. 11'e geliyordu ve evden daha hiç ses yoktu. Aşağıya indiğimde kimsenin olmadığını fırsat bilip kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Patates kızarması ve krepin yeterli geleceğini düşünerek kahvaltılıkları masaya çıkardım. Geriye ise sadece herkesi uyandırmak kalmıştı. Sanırım, benim için ev zevkli kısım buydu. Yukarıya çıktığımda ilk girdiğim kapının Fırat olması bana, odadan çıkma dürtüsü verse de sabırla bir nefes aldım. Arkadaşımla geçirebileceğim kısa bir zamanım vardı ve ben, bunu boşa harcayamazdım. Utanç duygumu bastırmalıydım. Minik adımlarla yatağa ilerlediğimde hafifçe sırıttım. Eskiden Fırat'ı uyandırmak için yatağında zıplar, kızdırırdım. Belki... Birazcık, geçmişe dönsek sorun olmaz, ha?

Yatağın üzerine çıktığımda Fırat hafif kıpırdansa da, arkasını dönüp uykusuna devam etti. Küçükken en sevdiğim şeylerden birisiydi zıplamak. Zıplarken yaşadığım sevinç aklıma gelince gülüp, heyecanla zıplamaya başladım.

Cidden... Özlemişim.

Fırat, yatağın sarılmasıyla irkilerken "Ne oluyor lan?" diye mırıldanıp kafasını yastığın altına gömdü. Kahkaha atarak daha da hızlandığımda Fırat, sinirle kalkmak için bir hamle yaptığında, ayağının bacağıma çarpmasıyla dengemi kaybettim. Sonuç? Yerdeyim. Telaşla yanıma gelen Fırat, "Hira, iyi misin güzelim? Lan kaç kere şöyle yapma, dedim sana! Bunu yapınca hep düşüyorsun, of! İyi misin Hira?" derken telaşla bir şey olup olmadığını kontrol ediyordu.

Yaşadığım heyecanla kahkaha atarken Fırat'a sarıldım. "İyiyim ben," dediğimde o da rahatlayıp bir nefes aldı.

"Neyse kahvaltı hazır, çabuk ol!"

KARTOPU SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin