Soğuk. Nedensizce, fazlasıyla üşüyordum.
Acı... Bedenimde hissettiğim ağrı ve acıyla gözlerimi araladım. Yorgundum. Fazlasıyla yorgundum ve bu da gözlerimi tam olarak açmama engel oluyordu.
Bilincim tamamen yerine geldiğinde bulunduğum yeri anlamaya çalıştım. Yukarıdaki ışıktan ve yeni alışan gözlerim sayesinde net göremesemde yakından gelen bip sesleriyle hastanede olduğumu anladım. Bu kalp atışlarını gösteren makineyi yakından tanıyordum.
Hastane... Zaman geçtikçe o klasik hastane kokusunu da almaya başladım. Başım, burada olma sebebimi hatırlamaya çalıştığında, aldığım cevap şiddetli bir ağrının bana el sallaması olmuştu. Gözlerim anın etkisiyle kapanırken duyduğum kapının kapanma sesi, beynimde bir silah sesi olarak çınladı. Öyle bir sesti ki o, ağzımdan acı bir iniltinin kaçmasına engel olamamıştım. O silah sesi, beni ölüme iten kurşunun habercisiydi.
Hayatımın tamamı değil de, yaşadığım son dakikalar gözümün önünden bir film şeridi gibi geçtiğinde, içimde bir ürperti oluştu. Katil... Güneş'in ölümüyle Birçok kişiye zarar verip,Yalın'ı da yaralamıştı. Ve şimdi bana vurduğu son darbeyle birçok kişiyi öldürmüştü. Biliyordum ki şuan dışarıdaki birçok kişi beni bekliyordu. Tekrar hayata dönmem, onları da hayata döndürecekti.
"Uyanmışsınız?" diyerek irkilen hemşire, gülümserken "Ben doktor beyi çağırayım." dedi ve tekrar odadan çıktı.
Abim... Kim bilir neler hissetmişti. Deniz'den sonra bir kayıp daha vereceğini düşünmek... Nasıl dayanmıştı benim abim? Bir de Yalın vardı. Kardeşinden sonra aynı kişi tarafından tekrar ölüme itilmişti. Her seferinde o da darbe alıyordu. Her seferinde sevgilim de parçalanıyordu.
Acısının büyüklüğünü tahmin ettiğim birçok kişi vardı. Anne ve babam... Evlat acısını ikinciye tadacaklarını hissetmek onları fazlasıyla yorduğunun farkındaydım. Birçok acı, yanımda olan Berfin. Doğduğu andan itibaren anneler sayesinde birlikte olduğum arkadaşım... Ben o haldeyken, çektiği acıları anlayabiliyordum.
Kapı sesini duyduğumda artık düzelen gözlerim sayesinde, gelen doktoru net bir şekilde gördü. Fazlasıyla güler yüzlü olan bu doktor, "Hastamız uyanmış," diyerek söze girdi. Arkasından girerek kapıyı kapatan hemşire ise, büyük camın önündeki hastaneye özgü olan perdeyi kapattı. Şimdi yattığım oda biraz kararmıştı ama odamdaki ışık, koridordan gelen ışığın yokluğunu çok fark ettirmemişti. Doktor, yanıma geldiğinde koluma takılı olan serumun gidişiyle ilgili bir şey yaptıktan sonra, "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu.
Hissettiğim ağrıdan kurtulma fırsatı beni rahatlatırken, "Her yerim ağrıyor." dedim. Geldiğinden beri anlayışlı bakan doktor, "Serumunuza ağrı kesici ilaç kattık, yarım saat sonra rahatlarsınız." diyerek kısa bir açıklama yaptıktan sonra birkaç kontrol daha yaparak odadan çıktı. Çıkmadan önce de geçmiş olsun dileklerini iletip dışarıdakilere haber vereceğini söylemişti. Dediği şeyi kanıtlar gibi dışarıdan yüksek doz mutluluk nidaları geldiğinde ben de hafifçe gülümsedim. Farklı olan bir şey vardı sanki. İçimdeki değişik ve buruk his, bana daraltı veriyordu.
Kapı kapanma sesi tekrar odayı doldurduğunda kısık sesle bir boğaz temizlemeyle oraya döndüm. Ona baktığımda gülümseyen abimin gözünden bir damla gözyaşı süzülürken "Ördeğim?" diyerek fısıldadı. Küçüklüğümden beri olan, abim ağlayınca ağlama huyum, tekrar baş gösterirken gözlerim doldu.
Lütfen... Lütfen onun acısı biraz olsun hafifleyip, bana gelsin.
Abi... Gerçekten mucizevi bir varlıktı. Söylemesi, varlığı bile güven veriyordu. Deniz şuan burada olsaydı da abimle yakın olacağımıza emindim. Evet, abimi çok seviyorum. Ve o çok sevdiğim abim, şuan karşımda yıkılmış bir halde duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
ChickLit-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...