❄ KTS ~ 16 GÜNEŞ IŞIĞI

2.3K 131 113
                                    

~Düzenlenme Tarihi:07.05.2017~

Kan bağı olmadan kardeş olabilmek, dünyadaki en güzel hediyedir. Öyle kardeşlerle her an birlikte olmak can sıkmaz, mutluluk verir. Koruyup kollanmak, huzuru en güzel şekilde hissettirir.

Peki ya bir o güçlü ip kesilirse?

Acı! Canım acıyordu! Kardeşim yarım saat önce hiç bilmediği bir şehre uçmuştu ve açıklaması yoktu! Gitmişti, bu kadardı. Derdi vardı, biz bilmiyorduk.

Ağzımdan bir hıçkırık daha firar ederken dudaklarımı sıktım. Göz yaşlarım bir an olsun durmuyordu, başım arabanın camına yaslanmış bir şekilde Fırat'ımın gittiği yere bakıyordum. Artık yoktu, uçaktaydı. Bomboştu, hem içim hem de havaalanı. Aslında bir sürü insan vardı ama, boştu işte. Kucağıma çektiğim dizlerime çenemi yaslarken bir iç çektim.

"Hira, yapma böyle."

Yalın'ın sesi içime bir su serpse de başımı salladım. "Gitti." diye fısıldadım sessizce. Gitmişti işte, beni, bizi bırakarak gitmişti. En çok vakit geçirdiği Can'ı dahi bırakarak gitmişti. Yalın derin bir nefes alırken, "Sen böyle yapınca gelmeyecek ama." dedi. Kaşlarım çatılırken omuz silktim, konuşmadım. O gittikten sonra Berfin'le Can da birlikte dönmüşlerdi. İçimden bir his yanımda kalan son kardeşlerimle gitmemi söylese de bir yanım huzur bulduğun adamın yanında kal demişti. Karar vermemde yardımcı olan şey ise, Berfin'di. O kadar çok ağlıyordu ki, Can Berfin'e bakmaktan benimle ilgilenemezdi bile. Üstelik kendisi de çok kötüydü ve günün sonunda yalnız kalınca içi çıkana kadar ağlayacağını biliyordum. Bunlaf sebebiyle de, Yalın'ın yanına kalmıştım. Ama o, şu an bana hiç de yardımcı olmuyordu.

"Güzelim nereye kadar böyle olacak?" dediğinde omuz silktim. Çenemi tutup ona bakmamı sağlarken "Bak Hira, neden gitti veya ne zaman gelecek bilmiyoruz ama istediğin her an yanına gidebilirsin. Çok özlersin, gidersin. Hatta söz veriyorum, ben bizzat kendim götüreceğim seni." dedi. İçimde bir umut oluşurken "Söz mü?" diye mırıldandım. Yalın, gülümsedi. "Söz veriyorum."

Yarım saattir ağlamamı çektiği için ve yanımda olduğu için teşekkür eder gibi sıkıca sarıldım Yalın'a. Yanağımdaki göz yaşlarını sildikten sonra, "Gidelim mi artık?" diye sordu. "Olur." dedim sakince. Giderken Yalın'ın verdiği sudan içip, biraz daha rahatladım. Gidiyordu ama bizi bırakmazdı. Yani, öyle umuyordum. Eve gidene kadar da, Fırat'a vereceğim cezaları düşünerek rahatladım. Beni, bizi, bırakamazdı.

Araba, tanıdık olan evin önünde durunca birlikte indik. İner inmez de evin kapısı açıldı ve Zeynep teyze kapıda göründü. "Hoşgeldiniz!" derken, çoktan kollarını açmıştı bile. Çekinsemde, gidip sarıldım. Zeynep teyze yanaklarımı da öptükten sonra geçmem için kenara çekildi. O an, mutfaktan ellerindeki böreklerle Ateş ve Eren çıktı. Bu görüntüyle birlikte de hemen arkamdan bir çığlık yükseldi. Zeynep teyze koluma girip beni mutfağa çekerken, Eren ve Ateş'e de "Yemeyin demiştim!" diye bağırdı. Beni öyle bir hızla mutfağa çektiki, Ateşlerin gelmesine müsaade etmeden kapıyı kitledi.

İkimiz de sandalyelere otururken "Neyin var kızım?" diye sordu. Gözlerimden ağladığımı anlamıştı. "Yakın bir arkadaşım taşındı." diyerek açıkladığımda, "Kıyamam sana ben." dedi ve bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. Anneme ihtiyacım olduğu zamanlarda nasıl sarılıyorsam, öyle sarıldım.

Mutfağın kapısı yumruklanırken, "Hala yapma, açız!" diye bağıran seslere tebessüm ettim. Eren'den sonra Ateş de "Zeynep teyze acı bize!" diyerek bağırdı. Ama bir işe yaramadı çünkü​, "Yok size!" diye gelen yanıt, gecikmedi. Bir süre sonra Yalın'ın "Çekilin şuradan." diye homurdanması duyuldu. Hemen ardından ise, çok nazik bir şekilde devam etti. "Anneciğim? Sevgilim? Bana da mı yok? Ben o kadar Hira'yı getirdim, gelmeden önce de onu bekleyerek yemedim. Sizce de hak etmiyor muyum?"

KARTOPU SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin