~Düzenlenme Tarihi: 24.03.2017~
Hayatta kendimizi amaçsız hissettiğimiz an, yapacak bir şey kalmaz. Kimi zaman tavan boş boş izler, kimi zaman da saatin ilerlediği vakit yelkovan ve akrebin girdiği yarışı izlerdim ben. Şimdi ise... Düşüncelerim bunların hiçbirine izin vermiyordu.Fırat. Abim, kardeşim, arkadaşım. O, benim her şeyimdi. Hala öyle aslında. Önceden daha yakındık, şimdi biraz araya zamanın girmesi bizi ayıramazdı. Yani, en azından ben öyle düşünüyordum. Çok fazla anımız vardı bizim. Okula giden kaldırımlı yolun her bir taşından, sahildeki çocuk parkındaki oyuncakların hepsinde bir can vardı. Beni hep korumuştu. Abilik yapıp, bana bakanları bir güzel dövmüştü. Hiçbir zaman yalnız bırakmamıştı. Şimdi de bırakmazdı.
Can da Fırat gibi ilkokulda tanıştığım, kardeşimdi. O, Fırat'a göre daha neşeli ve çocuksuydu. Fırat bu konuda biraz daha sert mizaçlı bir insandı. Yine de, zıt kutuplar gibi birbirlerini çekmişlerdi onlar. Fırat olgun, Can ise yaramaz çocuktu.
Ve ben, ikisini de çok özlemiştim.
Çılgın kuzenlerim, Berra ve Serra, Türkiye'deki arkadaşlarıyla buluşmak için birkaç saat önce evden çıkmışlardı. Dün akşamki fotoğraf faciasını zor bir şekilde atlatmış, annemlere gereken açıklamayı sunmuştuk. Neyse ki söylediklerimize inanmışlardı ve abim biraz daha tatil yapabilecekti. Her ne kadar o tatil Kaan abiyle olacak desem de, biliyordum ki yalnız değillerdi. Gözlerimi sıkıca kapatıp, başımı onaylamaz bir şekilde salladım. Abimin kız arkadaşları elbette vardı, bunu bu kadar büyütmemeliydim.
Koltuğun diğer ucunda olan telefonumu alıp, yüklediğim bir uygulamadan üçlü arama ayarlarken gülümsedim. Birkaç saniye sonra ekranda Can ve Fırat'ın yüzlerini görmek, içimde büyük bir özlem açığa çıkarırken "Hey!" dedim. Aslında onların da heyecanla cevap vereceğini düşünmüştüm, ama yanılgıya uğradım. Fırat, hiç beklemediğim bir haraketle, "Sonunda bizi hatırlaman ne güzel." derken, soğuk bakışlarını gözlerime dikmişti. Suçlulukla yutkunurken, Can'ın da "Aynen öyle." demesiyle gözlerimi kapattım. Ne söyleseler, haklılardı.
"Belki de yanlışlıkla aramıştır." dedi Fırat. Böyle konuşması canımı sıkıyordu ama suçlu olduğum için söyleyecek tek bir şeyim yoktu. Aramamıştım. Yalın'a o kadar dalmıştım ki ben, okulda yan yana olduğum arkadaşıma bir selam dahi vermemiştim.
Suçluluk duygusuyla gözlerimi kaçırırken "Özür dilerim." diye mırıldandım. Moralim bozulmuştu. Onlarla uzaklaşmak canımı sıkıyordu. Can, "Şu yüz ifadeni sil, kızamıyorum sonra!" diye huysuzca konuşunca hafif bir gülümseme belirli yüzümde. Çekingen bir sesle "Buluşalım mı?" diye sorarken Fırat'ın hiç konuşmadan öylece bana bakması beni rahatsız etse de, bir şey diyemedim. Can, onun yerine de, "Olur." diye cevap verdi. "Berfin'i de alıp, seni almaya geliriz."
Berfin dün orada kalacaklarını söylemişti. Can'a "Berfin yok, tatilde." derken, Fırat beklemediğim bir anda konuştu.
"Dün önemli bir sebepten dolayı gelmek zorunda kalmış. Senin aksine, o haber veriyor bize."
Fırat'ın benimle uzun zaman konuşmayıp sadece ima için konuşmasına kırılsam da, dişlerimi sıkarak tepkisiz kalmaya çalıştım. Fırat hiçbir şey demeden aramayı kapatırken, Can da "Bekle bizi." diyerek kapatmıştı. Derin bir nefes alarak hazırlanmaya gittim. Siyah pantolonumu giydikten sonra üzerime de beyaz, düz tişörtümü geçirirken hırkamı da alıp aşağıya indim. Çantam zaten aşağıda, hazırdı. Üzerinde baykuş olan kolyemi de taktım. Sanırım benim için en özel olan kolye buydu. Çoğu zaman boynumdan çıkarmazdım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
Literatura Feminina-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...