~Düzenlenme Tarihi: 28.05.2017~
Sakarlıklar kimi zaman eğlencemiz oluyordu işte. Sanırım, istisna olarak aşk da oluyordu. malum, benim aşkım tamamen sakarlığa dayanarak başlamıştı.
Talihsiz, su dolu bir olay yaşayan arkadaşımı salona yollayıp, evi temizledim. Benim için o suları temizlemek fazlasıyla zor olmuştu çünkü çok fazla olan su, her yere dağılmıştı.
Evi temizlerken de üzerimdekiler ıslandığı için yeni bir şeyler giydim. Merdivenlerden yavaş adımlarla inerken, Can ve abimin sesleri salondan bana ulaşıyordu. Konuşulanların arasında sevdiğim adamın ismi geçince duraksadım, daha dikkatli dinlemeye başladım. Can, büyük bir şaşkınlıkla "Ciddi misin? Yalın onu mu seviyor yani?" dediğinde yutkundum.
Kimi seviyordu, bir de onu söyleselerdi ya!
Başka bir konuya geçtiklerinde sinirle homurdanıp, salona gitmekten vazgeçip adımlarımı odama yönlendirdim. Bu moralle yanlarına gitsem kötü olduğumu anlarlardı ve ben bunu istemiyordum. Hem... Biraz sessizliğe mahkum kalıp bunu kabullensem iyi olurdu.
Merdivenlerde, yorgun bir şekilde, biraz daha ilerledim. Sanki her bir merdiven çıkışımda, hissettiğim duygu yoğunluğu artıp, beni daha da yoruyordu.
Sevgi böyle bir şey miydi? Her duyguyu en derinine kadar yaşamak mıydı? Sevmek güzeldi ama... Biraz acı veriyordu. Ya da, baya mı demeliyim?
Derin bir nefes aldım, düşüncelerime odaklandım. O, sevdiğim adam Yalın. Başkasını seven Yalın. Aşık olduğum Yalın!
Gözümü her kapatışımda, hatta açıkken bile gözümün önüne gelmesine ne demeliydim? Ya da onu görmeyi bırak, düşündüğüm her saniye hızlanan kalbime ne demeli? Bunlar beni üzüyordu, bazen tüm bu duygulardan kurtulmak istiyordum. Kurtulmak için, unutmam lazımdı. Peki unutmak kolay mıydı? Ben bilmem ki! Sevmesi gereken en son kişiyim ben!
Yalın'la sevgili rolü yaparken hayatım dolu doluydu sanki. Şimdi ise yat, uyu, uyan ve yemek ye. Berfin de yok zaten. Berra, Serra da yok. Sadece ben varım. Ben ve hislerim.
Telefonumun zil sesi odaya yayıldığında, cebimden çıkardım. Gördüğüm "Eren" yazısıyla şaşırsam da hemen açtım. Sesimin meraklı çıkmasını engelleyemeyerek "Efendim?" dedim. Karşıdan bir gülme sesi geldiğinde kaşlarım çatıldı. Eren "Naber Hira?" dediğine, "İyiyim, sen?" dedim. Nereden aklına gelmiştim acaba?
Eren neşeli bir sesle, "İyiyim bende. Ne yapıyorsun, hiç görmedim seni?" dediğinde güldüm. "Aynı ortamda olmadığımız için normaldir." derken, sahte bir ciddilik vardı sesimde. Eren kısık bir sesle "Ne?" deyince, anlamayarak "Ne ne?" diye saçma bir karşılık verdim. Benim şaşkınlığım Eren'e de bulaşmış olacak ki, "Ha?" diyerek nazik(!) bir şekilde cevapladı.
Huysuz ve sabırsız bir şekilde "Ay! ne diyorsun Eren?" diye, istemsizce bağırdım. Eren bir anda "Ya, şey, karıştı." dediğinde sinirle homurdandım. Yalın Eren'i fazla mı dövdü de böyle oldu acaba? Telefonu kapatacağım sırada Eren'in, "Neyse ben Yalın'ı soracaktım yanında mı?" demesiyle duraksadım. Yine gelmişti işte aklıma. Aklıma geldiği gibi yanıma da gelseydi ya!
Derin bir nefes alırken, konuşmak için kendime biraz zaman verdim. Ona, yanımda olduğunu söylemek çok isterdim ama maalesef ki yoktu. Bunu zor da olsa, "Hayır, benim yanımda neden olsun?" diyerek, dile getirdim. Eren, çok doğal bir şey söyler gibi "Siz rol yapıyordunuz ya, o yüzden sordum." dediğinde yutkundum. Keşke, hala rol yapsaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
ChickLit-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...