❄ KTS ~ 34 YAZ EĞLENCELERİ

1.2K 72 88
                                    

Belirsizlik, insanı çıldırtacak bir şeydi. Ne olduğunu bilmemek, ölüm korkusu tehdit... Başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissediyordum.

Yanımda oluşan kıpırtı ve oturduğum yerde olan çöküntü, Yalın'ın geldiğini işaret ederken donuk olan bakışlarımla, o tarafa döndüm. Dehşet dolu, korkulu bakışta bu.

Yüzüme gülerek bakan sevgilim, suratımda olan ifadeyi fark ettiğinde, kaşlarını çattı. "Ne oldu?" diyerek merakını dile getirdiğinde, bir şey demedim. Bir şey diyemedim ve sadece, telefona döndüm. Mesajı tekrar okuduğumda bir an nefesimin kesildiğini hissettim. Ölüm barındıran bu tehdit, dikkate alınmayacak gibi değildi. Elimden aniden çekilen telefonla Yalın'a döndüğümde mesajı dikkatlice okuduğunu gördüm. Ben, korkulu yüz ifadesini beklerken sevgilim güldü. Baya güldü yani. Adam ölüm mesajı atıyor, bizimki gülüyor!

"Yalın gülmesene!"

Gözlerindeki şefkatli ışıkla bana bakan sevgilim elindeki telefonu bırakarak "Korkmana gerek yok," dedi. "Aptalca bir mesaj. O katilin, karşıma çıkmaya veya bir şey yapmaya cesareti yok."

Katil... En başından beri böyle bir şeyin karşıma çıkmasından korkuyordum. Ve şimdi, tam olarak korktuğum olmuştu. Üstüne üstlük sevgilim bunu umursamıyordu! Dediğinin doğru olduğunu düşünmüyordum ama içimden bir tarafım da ona güvenmemi söylüyordu.

"Ne oldu?" diyerek yüzüme bakan abimle zoraki bir şekilde gülümsedim. Yalın'ın derin bir nefes aldığını duyduğumda telaşla gözlerimi açarken "İstediğim mağazada indirim bitmiş!" diyerek konuşmasını engelledim. İndirim bittiğinde hep böyle tepkiler verirdim, bu yüzden de abim inanıp göz devirdi. Anlaşılan, konuşmalarımızı duymamıştı.

Mesaj gerçek olursa ne olurdu? Yalın'ın değer verdiği kişiler... Ailesinden biri olsa, sevgilim yıkılırdı. Peki ya Ateş? Yalın dayanabilir miydi? Sevgilisi, Berfin, dayanabilir miydi? Peki biz dayanabilir miydik? Hayır. Bir de bunu öğrenmeleri vardı. Abim öğrense... Ah, Yalın'la görüşmemi kesinlikle yasaklardı! Onun için ben, her şeyden önemliydim.

Düşüncelerimle birlikte gözlerim dolarken kalkıp lavaboya ilerledim. Ortada dönen sohbetten dolayı gittiğimi fark eden tek kişi Yalın olmuştu. O da peşimden geliyordu ve benim ise şuan tek istediğim şey yanlız kalmaktı.

"Hira!" diye seslendi arkamdan. Dolan gözlerimi görmemesi için durmadım, dönüp bakmadım. Konuşursam sesim titrer korkusuyla da cevap veremedim. Öylece ilerlemeye devam ettim.

Elimi tutan el, beni durdururken aynı zamanda kendine çekip sarıldı. Elini çeneme koyup başımı kaldıran güçlü sevgilimle onun yüzüne bakmak zorunda kaldım. "Deniz gözlüm," dediğinde hafif gülümseyip yüzüme eğildi. Bir öpücük baktıktan sonra, "O mesaj önemsiz. Öyle bir şey olmayacak, tamam mı? Lütfen kafana takma şunu."

Belki de haklı olabilirdi ama benim gibi her şeyi kafasına takan birine bunu söylemek, kesinlikle anlamsızdı. Fakat bunu Yalın bilirse, aklı bende kalırdı. O yüzden konuyu değiştirmekte buldum çareyi. "Lütfen kimsenin haberi olmasın," dedim abimin, ayırma tehlikesini düşünerek. "Abimin haberi olmasın."

Anlamıştı sevgilim. Abimin ne yapabileceğini, neden korktuğumu biliyordu. Tereddütlerimi biliyordu. Kafasıyla onayladı beni. Bir şey söylemedi ama gitmeme de izin vermedi. Elimi tutup, herkesin olduğu salona tekrar giriş yapmamızı sağladı. Aniden oluşan sessizlikte kahkaha atan Görkem abi, "Kardeşim, yeşil gözlün mesaj attı!" diye bağırarak, abimin telefonu havaya kaldırdı. Kaşlarım anlamsızlıkla çatılırken mutfaktan çıkan abim, elindeki plastik tabağı Görkem abiye atıp "Ulan, elimde kalacaksın!" diyerek ona doğru koştu. Hey, neler oluyordu?

KARTOPU SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin