~ Düzenlenme tarihi: 05.02.2017 ~
Mutluluk. Huzur. Eğlence. Farklılık.
Bu dört kavram Yalın varken benimle olunca, abimden kaçtığımı unutmak çok da zor olmamıştı. Öyle ki, bunun yanında ne kısa olan elbisem, ne de saat gelmişti aklıma. Kotayı birazcık aşmıştım ve mesajları da unutmuştum ama... Çok güzeldi her şey. Mükemmel bir akşam geçirmiştik.
Şimdi de bunun bozulmamasını dileyerek adımlıyordum eve. Tüm ışıklar kapalı gözüküyordu ama abimin uyuması pek olası değildi. Yine içimde bir umut vardı ya, belki uyuyakalmış olurdu ve bu gece de böyle güzel devam ederdi.
Kapıyı olabildiğince sessiz bir şekilde açıp içeriye geçtim. Topuklu ayakkabıları çıkarıp elime alırken hiç ses olmaması daha da umudumu yükseltti. Parmak uçlarımda merdivenlere ilerlerken biraz daha içim rahatlatıyordu, sanırım atlatmıştım. İlk basamağa gelince karanlıkta biraz zorlansam da, tutunarak ikinci basamağa çıktığım sırada ışıklar açıldı. Büyük bir korku içimi kaplarken, kalbim de hızlandı. Göreceğim kişiden korkarcasına arkamı dönerken, korktuğumu yaşamamla zorlukla yutkundum.
Abim, tam karşımda, hayatımda ilk defa gördüğüm sonsuz siniriyle bana bakıyordu.
Beni baştan aşağıya süzdükten sonra, en son sert gözlerini gözlerime çıkardı. Yüzünde hiçbir kıpırtı yoktu, sert bir ifadeyle bakıyordu. Ne düşündüğünü anlamak imkansızdı ama siniri bariz bir şekilde belliydi. "Bu ne?" diye sordu, üstümdeki elbiseyi gösterirken. Ne bağırmıştı, ne de kısık söylemişti. Ürkütücü bir sesle birlikte, ifadesini bozmadan konuştu. Cesaretim yoktu. Abimin karşısında bu halde olmak bana hem acı veriyordu hem de korkutuyordu. Sesimi bulduğum bir sıra, kekelememe engel olamayarak "Elbise." dedim. Korkudan tam olarak ne dediğimi bile bilmiyordum ve söylediğim şeyin de yeni farkına varıyordum. Elbise mi? Bu dalga geçer gibi cevaptan sonra abim kesinlikle daha fazla sinirlenecekti. Hatta, sinirlenmişti.
"Elbise öyle mi Hira? Elbise! Yarısı bile olmayan kumaş parçası! Söylesene, ne zamandır böylesin sen? Ne zaman değiştin sen Hira!"
Abimin git gide yükselen sesiyle gözlerim dolarken, "Değişmedim ki ben." dedim. Söylediklerinden bir tek buna takılmıştım, çünkü ben değişemezdim. Abisinin Ördekciği olmak için söz vermiş bir kız... Değişemezdi.
Abim daha sert bir yüzde bana bakarken, "Açıkla." dedi. Yüz ifadesi, ses tonu... Öyle ifadesiz bir hale bürünmüşlerdi ki, hissettiği sinirin kalbini dondurduğunu düşünüyordum. Çünkü kalbindeki sıcaklık yoktu şuan. Şefkat yoktu, sevgi yoktu. Bambaşkaydı o.
"Neyi açıklayayım?"
Korkarak sorduğum soruya karşın abim sinirle gülerken, "Mesela barda ne işin olduğunu açıklamakla başlayabilirsin?" diye soludu. Gözlerim kocaman açılırken bunu nereden bildiğini merak ederek "Sen nereden biliyorsun?" diye fısıldadım. Yüksek doz korku ve şaşkınlık birleşince, sesim anca o kadar çıkmıştı. Şaşkındım, çünkü abimin öğrenmesi imkansızdı! Kimsenin haberi yoktu, ki ben bile sonradan öğrenmiştim!
Abim, dişlerini sıkarken en son dayanamayıp "Sence bunun bir önemi var mı Hira?!" diye bağırdı. Sesi çok güçlüydü. Ses telleri yırtılacak kadar güçlü bağırıyordu. Aynen o şekilde, bağırmaya devam etti. "Yaklaşma dedim, iyi çocuk dedin! İyi çocuktan kastın bu mu? Sikeyim böyle bara götüren iyi çocuğu!"
Abim benim yanımda küfür etmezdi, her şeye dikkat ederdi. Ses tonu, yanlış kelimeler, yaptığı hareketler... Şimdi neredeydi bunlar? Ben, hayatımda ilk defa böyle sinirli görüyordum abimi. İlk defa böyle şiddetli, ilk defa böyle dikkatsiz. İlk defa böyle umursamaz... Kaçtı bu? Kaç defa abimi küfür ederken görmüştüm ben? Bir, iki, üç? Peki nerede? Maç izlerken. Şimdi... Tam karşımda durmuş, arkadaşıma küfür ediyor. Hem de gözlerimin içine bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
ChickLit-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...