-01.12.2016 TARİHİNDE DÜZENLENDİ.-
Hayattaki en büyük şanssızlığım neydi? Kesinlikle, sakarlık.
Düz yolda düşen, elime ne alırsam kıran bir tip olarak, bu sefer de kartopunu yanlış kişiye atmıştım. Aslında abartılacak bir yanı yoktu. Alt üstü bir kartopu ne kadar acıtabilirdi? Hele ki böyle yapılı bir çocukta bunun sinek çarpması kadar etki edeceğine yemin edebilirdim. Ama sanırım, konu acı değildi. Bana sinirle bakan çocuk, olayı büyüteceğe benziyordu.
Şapkasından çıkan açık kahverengi saçları, kendisine farklı bir hava katmıştı. Aradaki mesafeye rağmen parlayan mavi gözleri ise, fazlasıyla etkileyiciydi. Yakışıklı biriydi. Yakışıklı olduğu kadar da sinirli. Yüzündeki sinirli ifadeyle birlikte öfkeli bakan gözleri, Berfin'le aramızda gidip geliyordu. Beni korkuttuğu söylenilemezdi ama, Berfin'in "Hira yaptı!" diye bağırması, etkilendiğini gösteriyordu. Bahçenin dışındaki çocuğun gözleri üzerimde dururken, ona doğru birkaç adım attım. Yaklaştıkça mavi gözleri daha da güzelleşiyordu sanki. Güzelleşiyordu ama saçma olan abartılmış siniri de daha net gözüküyordu.
Ağzımı özür dilemek için açtığım sırada, bir anlık gelen sinir ve cesaretle, "Çok mu canınız acıdı sıska bey?" deyip alayla güldüm. İçimden bir ses yalan söylediğimi haykırıyordu, ki ben de farkındaydım ama şuan inat ağır basıyordu. Birkaç dakika beklemenin ardından gelmeyen cevapla sinirlenip arkama döndüm. Hızlı adımlarla eve giderken bir yandan da söyleniyordum. Ne diye çocuğun cevap vermesini bekliyorsam? Dön gel işte! Sonra böyle mal gibi kalırım!
Berfin'in yanına yaklaşırken kafama gelen darbeyle küçük çaplı bir şok, bedenimi ele geçirdi. Adımlarım durmuş, yürümeyi bırakmıştım. Gözlerim kısılırken Berfin'in şaşkın bakışları eşliğinde arkama döndüm. Az önce kartopu attığım sinirli çocuk, şimdi sırıtıyordu. Göz kırparak "Nasıl oluyormuş, küçük hanım?" dediğinde, amacını anlayıp sırıttım. Ona kızıp aynı duruma düşmemi bekliyordu ve bu hareketimle de yüzünü şaşkınlık almıştı. Yere eğilip karları elime aldıktan sonra, sıkılaştırıp top haline getirdim. Hala şaşkın bir ifadeyle bana bakan çocuğa bakıp kahkaha atarken, kartopunu da hızla attım. Bu sefer sinirle değil de eğlenceyle yaklaşan çocuk, bana bir kartopu attı. Ve böylece, o soğuk savaş başlamış oldu.
❄ ❄ ❄
Kendimi yorgunlukla yere atarken minik bir kahkaha daha ağzımdan kaçtı. Bu yıl daha farklıydı sanki kış. Her bir kar tanesi birer mutluluk indiriyordu sanki. Huzurluydum. Hem de hiç olmadığım kadar.
Savaş, uzun süre devam etmişti. Fazlasıyla üşümüştüm ve yorulmuştum da. Buna rağmen hala içten gelen bir enerji vardı üzerimde. Sebebi belirsiz, ama çok güzel bir enerji. Kartopu Savaşı, üzerimize gelen kartoplarıyla baş edemeyeceğimi anlayıp pes etmem sonucunda bitmişti. Berfin'in de çok eğlendiği belliydi ama mormal olmayan bir şey vardı ki, mavi gözlü adam. Tabii olayın da aklıma takılmadı dememin doğru olacağı söylenilemezdi. Ama asıl konu, sakarlığım sonucu kartopunu attığım çocuk. O... Biraz farklıydı sanki. İlk zamanlar fazlasıyla ciddi duruyordu. Fakat sonrasında öyle bir açıldı ki, şen kahkahası bile etrafta yankılandı. Her şey iyi, güzeldi. Ta ki... Savaş bittikten sonra olanlara kadar. Mavi gözlü çocukta bir farklılık olmuştu sanki. Bir şeylerin farkına varmış gibi duraksamış, yüzünden de belli olduğu gibi bir şeye fazlasıyla şaşırmıştı. Daha da garip olanı ise, aynı ifadeden yanındaki çocukta da olmasıydı.
Omzuma dokunan elle irkilip arkama dönerken Berfin'in elinde fincanlarla bana baktığını gördüm. Şöminenin önünde kayıp ona da yer açtıktan sonra, elindeki fincanları aldım. "O çocuk... Yani senin kartopu attığın çocuğun yanındaki çocuk. Yakın zamanda yeniden görüşmek üzere, dedi. Sence de garip değil mi?" diyen Berfin'le kaşlarım çatılırken "Ne?" Dedim. "Ben duymamıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
Chick-Lit-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...