~Düzenlenme Tarihi: 31.03.2017~
Buğulanmış camlar gibiydi aklım, ileriyi göremiyordum. Bir fırtına misali esen rüzgar, ileriyi görmeme daha da engel oluyordu.
Titrek bir nefesi zorlukla içime çektim.
"Hira!"
Babamın hayatımda ilk defa duyduğum o ses tonu, bir kez daha çınladı yorgun kulaklarımda. Pişmanlık, belki de hayal kırıklığı barındıran göz yaşı, istemsizce süzüldü yanağıma.
"Bu ne demek oluyor? Bu rezillik de neyin nesi? Böyle bir şey yapacak kadar mı değiştin Hira!"
Magazin programında gösterilen resimler zifiri bir karanlık olarak çöktü üzerime, artık her yer simsiyahtı. Saçma magazin haberini sunan kadının sesi ise boğazıma yapışmış, nefes almamı engelliyordu.
Buz gibi suyu bir kere daha yüzüme çarparken içimi tırmalayan hıçkırığı zorlukla bastırdım. Üzerimde hala elbisem vardı. Yüzümdeki makyaj ağlamamla birlikte aksa da, artık silinmişti. Gözlerim kızarıktı. Babamı koruma amaçlı bir yakınlık olduğunu inandırmaya çalışsam da, çekip gitmişti. Gözlerimdeki kızarıklık bu enkazdan damlayan bir kandı.
Odamın içindeki minik banyo kapısı, şiddetli bir yumrukla sarsılırken "Hira çık artık!" sesi, bir bomba gibi yayıldı beynimin içinde. Abim. O an, yanımda olmasını isterdim. Babamın sözleri üzerine beni yanına almasını isterdim ama o, sadece "Rol yaparken böyle yakın olduğunuzu bilmiyordum." diyerek gözlerini üzerimize dikmişti. Hayal kırıklığı. Hem yaşamıştım, hem de yaşatmıştım.
İşin kötü yanı, Yalın benim gerçek bir sevgilim bile değilken babamı bu şekilde hayal kırıklığına uğratmıştım.
Yüzümü havluyla kuruladıktan sonra Yalın'ın kendini suçlaması aklıma gelince anahtarı çevirip, kapıyı açtım. İki adam kapının önünde endişeyle beklerken, birinde fazlaca pişmanlık vardı. Gözümü alamadığım gözler bana özür diler gibi bakarken, bir sorun olmadığını belirtmek istercesine gülümsedim. Bu gülümseme o kadar hafifti ki, hemen önümde duran abim fark etmemişti bile ama Yalın'ın gözleri gülümsememi yakalamıştı.
Abim halime bakıp "Su getireyim ben sana." derken odamdan çıkmıştı. Yalın bir adım daha atıp bana yaklaşırken "Özür dilerim." dedi. "Benim suçumdu." Kaşlarım çatıldı. Onun hiçbir suçu yoktu. Netice ben de silah zoruyla başlamamıştım bu role. "Hayır, senin hiçbir suçun yok." dedim, fikrimi ona da söylerken. İkimiz de kabul etmiyorduk. Ben onun suçlu olduğunu, o da benim dediklerimi. Yalın derin bir nefes alırken "Baban nasıl kızdı, görmedin mi Hira?" diye sinirle konuştu.
Ah, babam... O hayal kırıklığına uğramıştı evet ama, ben de uğratmıştım. Sevgilimin olmasını kabul etmiş, üstüne bir de onun ailesiyle tanıştığımı düşünmüştü.
Benim kızım böyle bir şey yapmaz, diyemez miydi?
Kalbim acıyla dolarken, Yalın'a belli etmeden "Bir anlık sinirle söyledi." dedim. "Bir sorun yok Yalın, gerçekten. Ayrıca suç ikimizde de değil, amacımız kötü değildi." Evet, amacımız kötü değildi. Biz sadece kırklı yaşlarındaki evlat acısı çeken bir kadını mutlu etmeye çalışıyorduk.
Yalın'ın kabul etmediği her halinden belliydi. Yine de uzatmak istemiyor olacak ki "Ben gitsem iyi olur." dedi. Bana hüzünlü baktığı zaten yanına gidip sıkıca sarılma isteğimi bastırırken "Tekrar özür dilerim." demesiyle kaşlarımı çattım. Birkaç adımla yanına gidip "Senin bir suçun yok, diyorum!" diye kızıp, koluna vurdum. Güçsüz halime minik bir gülümsemeyle yollarken, benim de gülmemle ikimizin de gülümsemesi büyüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
Literatura Feminina-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...