Karanlık, dar sokakta ilerlerken yüzüme gelen bir tutam saçı geri ittim. Evler, yan yana inşa edilmiş, ortalarındaki yol ise fazla küçük kalmıştı. Burası, Bodrum'un en tenha yeriydi belki de.Gözlerim yerdeki hareketliliğe takıldı. Küçük kedi, yatmış oyun oynuyordu. Sevimli yavru bir kediydi o ama şuan, buna bile takılamazdım. Kaybedecek vaktim yoktu. Adımlarımı daha da hızlandırdım bu ıssız sokakta. Bunalmışlığın son evresinden özgürlüğe geçiş yapacaktım.
Çok güzel bir doğum günü geçirecektim, değil mi? Süprizden sonra parti başlayacak, eğlenceler falan. Olmadı. Bazen sorunların önümüze geçebileceğini unutuyoruz işte.
İki gün önce; Doğum günü.
Bir bardak meyve suyunu daha elime aldım ve bardağı dudaklarıma yaklaştırdım. Gözlerim Yalın'ın üzerine gittiğinde aynı şekilde telefonuyla ilgilendiğini gördüm. Ne yaptığına tabii ki bakıyordum, zaten kendisi de doğru söylüyordu. Konu;
Katil.
Anlamayacağım derecede çok şey vardı. Birbirine dolanmış ipler, düğümlemiş sonlar. O, bu konuda çıkışı bulamıyordu. Önemli bir konuydu evet, ama yine de doğum günümde benimle ilgilenmesini isterdim. "Önemli bir konu," diye fısıldadım kendi kendime. "Sakin ol."
Sonra gözlerim abimi aradı. O da yaklaşık bir saattir etrafta gözükmüyordu. Etrafa iyice baktıktan sonra abimin burada olmadığını görünce ayağa kalkıp onu aramaya başladım. Hazal'ı gördüğümde yanına ilerlemeye başlayıp, yüzüme yalancı bir gülümseme taktım. Mutlu gözükmem gerekiyordu çünkü, bunun için uğraşmışlardı. Maskem, şuan en yardımcı şeyimdi.
"Hazal," derken, bu kızda hissettiğim kardeş sevgisi, gerçekten gülümsememe yol açtı. "Abimleri gördün mü?"
"Ne yapacaksın ki abini? Gel bak çok güzel bir meyve suyu karışımı keşfettim, san onu göstereyim!"
Kolumdan tutup çeken Hazal, abime bir şey oldu korkusunu içime yerleştirirken gözlerim, telaşı içine hapsetti.
"Abim nerede?" dediğimde yandaki bir grup erkek topluluğundan da, aynı anda "Yakup nerede?" sorusu gelmişti. Sanırım onlar, abimin arkadaşlarıydı.
"Şimdi Kaan aradı, Yakup'un dikişlerine bir şey olmuş hastaneye gitmişler!"
Gözümün önüne gelen doğum günümden zorlukla ayrılıp, gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Abim... Şimdi iyiydi. Yalın, şimdi benimle ilgileniyordu. Doğum günü gecem ise... Lanetliydi sanırım.
Dar sokakta biraz daha hızlandım. Birazdan bu sokaktan kurtulacağım ve huzur verici yere ulaşacağım. Cebimdeki telefon bilmem kaçıncı kere çalarken sinirle elime aldım. Şimdi Berra arıyordu. Berra, Serra, Berfin, Hazal ve Melisa...Hepsi aramıştı. Hepsi de hava almak istediğimi biliyordu!
"Ne var Berra?!"
"Neredesin?" dedi, telaşlı bir şekilde.
"Geziyorum. Abim mi uyandı?"
"Hayır da-" derken sözünü kestim. Birazcık yanlız kalmaya ihtiyacım olduğunu görmüyorlar mıydı?!
"O zaman kapatıyorum."
Telefonu tamamen kapattıktan sonra tekrar cebime koyup derin bir nefes aldım. Bazen gökyüzüyle yanlız kalmak her şeyden daha iyiydi. Huzuru farklı yerlerde bulabilirdik. Aslında her yerde farklı huzuru bulurduk. Kiminde aşkla, kiminde de fazla yüklü duygularla.
Şu aralar yaşamadığım şey kalmamıştı. Olaylar üst üste gelmiş, kafam da karışmıştı. Abim iyiydi evet ama, korkuyordum. Ona tekrar bir şey olmasından delice korkuyordum. Yalın da sorunu halletmişti yani o, öyle diyordu. Ama yine de korkuyordum. Bir katil, dışarıda geziyor ve istese Yalın'a bir şey yapabilir. İntikam hırsı, beni korkutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTOPU SAVAŞI
ChickLit-DÜZENLENİYOR- ❄️ Kapak: aslkuday4 Karların erimeye başladığı zamandı. Her bir özel kar tanesi, yine mutluluk getirmişti dünyaya. Ama bu sefer, yalnız dönmüyorlardı yeryüzünden. Güneş sıcağının vurmasıyla birlikte buhar olup giderken, kızın değerli...