Yemekten iki saat sonra, saat dokuza gelirken, çatıya çıktım. İçimde bilmediğim duygular geziniyordu. Mutlu muydum?
Belki. Annemin yeni ailesiyle anlaşmıştım. Beni seviyorlardı. Her ne kadar annemin yanında yeni birini görmeye alışmam zaman alacak olsa da en azından yanımdaydı. Bundan sonra yanımda olacaktı. 'Bir annem var' diyebilecektim. Ona olan öfkem yok olmuştu. Bir de çok sevimli kız kardeşim vardı. Yalnız değildim artık.
Başımı duvara yaslayıp gökyüzüne baktım. Hava, günün güzelliğine ithafen açıktı. Yıldızlar her yeri kaplamıştı. Harika görünüyordu.
Gözümün önüne istemsiz olarak Harry geldi. Kısa zamanda her şeyim olmuştu. Senelerdir yanımda olan insanlardan daha çok ilgilenmişti benimle. Bazen diyorum, bana her seferinde nasıl katlanıyor? Hep kötüyüm. Başka işi yok gibi beni güldürmekle mi uğraşacak ? Eminim, geri dönmek için gün sayıyordur. Onu sıkmaktan başka bir şey yapmıyorum. Ama o bir kez olsun sıkılma belirtisi göstermiyor. Ücret aldığı kısım sadece bana sahip çıkmak. Bunları yapmak zorunda değil. Babamla konuşup ona fazladan para vermesini sağlayacağım. Böyle olması hoşuma gitmiyor.
Geri döndüğümüzde Ally'nin doğum gününe az kalmış olacak. Aralarının şuan biraz bozuk olduğunu biliyorum ama düzeleceklerdir. Babam dışında kimse bana süpriz yapmakla uğraşmadı. Aslında doğum günlerimde pek arkadaşım da olmaz. Gelenler de sadece pasta için geliyordu muhtemelen. Hayır, kıskanmıyorum.
Okulun bitmesine de bir dönem kaldı. Ashton benim için ne planlıyor? Sakin karşıladı ama intikam alır diye düşünüyorum. İlk ayrıldığımızda tüm okul arkamdan konuşuyordu. Bu olay yeni unutulmuşken tekrar gün yüzüne çıkacak. Yine yalnızlaşacağım. Ama hayatım yalnızlık çekerek geçmedi mi zaten? Bunu da atlatacağım. Sadece dört ay daha onları göreceğim. Sonra Amerika'ya adım atmayı dahi düşünmüyorum. Lanet olsun.
Ah, son bir şey daha. Başıma gelen en güzel şey olduklarını düşündüğüm arkadaşlarım, sorunlarım olduğu gerekçesiyle beni yalnız bırakıyor. Sanki hiç derdim yokmuş gibi bir de onları düşünmek istemiyorum. Ama daha fazla kaçamam. Eninde sonunda onları göreceğim. Kaylee'nin söylediklerini Joshua bilmeli mi? Ben buradan gideceğim ama onlar kalacak. Aralarında sorun olsun istemiyorum. Joshua kendini insanlardan soyutlasın istemiyorum.
Eğer bu büyümek demekse, ben büyümek istemiyorum. Büyümek acı veriyor. Çocukça kararlar veremiyorum. Umursamaz olamıyorum. Düşünmem gerekiyor. Her şeyi en ince ayrıntısına göre düşünüp karar vermem gerekiyor. Doğru karar vermek her şeyden önemli. Bunlar bana ölümcül baş ağrıları veriyor.
***************
Aradan kaç saat geçti bilmiyorum. Sokaktaki evlerin ışıkları kapanalı çok oluyor. Hava önceki gecelere göre biraz daha fazla esiyor. Neyseki Harry bunu düşünüp bir şeyler getirmiş. Burası bana çok iyi geldi. Kendimle başbaşa kalmaya kesinlikle ihtiyacım vardı.Yeniden gökyüzünü izlemeye koyulduğum sırada bahçe kapısının açıldığını duydum. Joshua gelmiş olmalıydı. Dizlerim ve ellerimin üstünde çatının ucuna kadar yürüyüp fısıltıyla ona seslendim.
"Hey"
Sesimi duyunca bir an ürktü ve etrafa bakındı.
"Yukarıdayım"
Başını kaldırınca ona el salladım. Beni görünce gülümsemesi büyüdü.
"Arkada merdiven var. Bekliyorum" Konuşurken aynı zamanda arka tarafı gösteriyordum. Başını sallayıp yürümeye başladı. Ben de yerime geçtim.
Saniyeler sonra yanıma çıkmayı başarmıştı. Oturması için örtüyü açtım.
"Burada ne yapıyorsun?" Kısa kollu ince tişörtünün altında üşüdüğünü biliyordum. Örtüyü boynuna kadar çekip bana baktı.