Uyandığımda saat öğlene geliyordu. Esneyerek doğruldum. Ashton'la geçirdiğim gece sonrası yorgun düşmüştüm. Bağırmamak için sıktığım çarşaf ve sesim, günün başlamasıyla gecenin etkisini gösteriyordu.
Saçlarımı toplayıp ayağa kalktım ve odadan çıktım. Aşağıdan David'in sesi geliyordu. Kesinlikle dün akşam için konuşacaktı. Neden bilmiyorum, ama ayaklarım geri gitmektense aşağıya gitmeye devam etti. Oysa ki şuan konuşmak istediğim son şey dün akşamdı.
"Günaydın" David'in karşısında ki sandalyeye oturdum.
"Sana da iyi öğlenler" Gülümsedi. Gözlerimi devirdim ve sabahtan kalma kahvaltıdan atıştırmaya başladım. Hala bombayı bekliyordum.
"Bugün alışverişe gitmeye ne dersin? İstersen Ally de gelebilir" Alışveriş?
"Ally kulağa daha hoş geliyor. Tanrı aşkına Allison ismini kim koydu?"
"Soruma cevap vermedin"
"Alışverişe hayır diyeceğimi düşünmezsin sanmıştım"
"Eh, haklısın. Benim hatam" Güldü.
"Sende soruma cevap vermedin" Tek kaşımı kaldırarak meydan okur gibi gülümsedim. Kim çocuğuna eski bir isim koyardı ki?
"Bu onun annesinin adı. Ally doğduktan bir hafta sonra vefat etti. Babası, yani erkek kardeşim ise o henüz doğmadan önce trafik kazası geçirdi. Ally'nin doğacağını ilk öğrendiğinde "Adı Ally olacak" demişti. İkisini de yaşatmak istedim. Bu yüzden ismini Allison koydum. Ama her zaman Ally, onun lakabı olmuştu. Bunları öğrendikten sonra Ally denmesini tercih etti. Çünkü sürekli annesinin adını duymak onu üzüyordu. İşte, hikayesi böyle" Ellerini masanın üstünde birleştirdi ve duygusal bir geri dönüş yaşadı.
"Üzgünüm"
"Ah, sorun değil. Herkes aynı tepkiyi veriyor" Yarım bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Her neyse, alışveriş için hazır mısın?"
*************
"Siparişler geldii" Müthiş Mcdonalds bugün elini çabuk tutuyordu.
"Tanrımm" Önümde ki çift katlı hamburgerden bir ısırık aldım. Ardından patates ve tekrar hamburger. Bu döngü kendi içinde hızlıca tekrar edecekti.
"Yorulan tarafın Ally ve ben olduğunu sanıyordum" David güldü ve elinde ki patatesi ketçaba buladı.
"Neden?" Onca mağaza gezdikten sonra neden yorulan taraf onlar oluyor?
"Bunu mu alsam? Sizce yakıştı mı? Ah, bir de şu mağazaya bakalım. Hayır, hayır buraya. Bunları denemeliyim" Beni taklit etti. Ally buna karşılık onun kahkahalarına katıldı. İkisine de gözlerimi kısarak baktım.
"Bu kolay bir iş değil ve ben hep açım" Omuz silktim. Bu onları daha fazla güldürmüştü. Şuan yiyor olmasaydım onlara katılmış olabilirdim belki. Ama daha önemli işlerim var. Öyle değil mi?
Aniden telefonuma gelen mesaj titremesiyle irkildim. Bu mükemmel anı kim bozmaya cü- ASH.
*seni özledim*
Gülümsedim. Adını her gördüğümde kalbim bu kadar hızlı atmayı ne zaman bırakacaktı? Ya da soluğum ne zaman kesilmeyecekti?
*ben de seni özledim. burada olmanı dilerdim*
"Kiminle konuşuyorsun?" David meraklı gözlerle telefonuma bakmaya çalıştı. Ekranı kendime doğru çekerek arkamı yaslandım.
"Ben doydum"
"Sana bir soru sordum Beth"
"Reklam mesajıydı. Neden bu kadar tedirginsin?"
"Reklam mesajı okurken hep gülümser misin?" Tanrım...
Gözlerimi devirip telefonu cebime koydum. O sırada Ally ayağa kalktı.
"Ellerimi yıkayıp geleceğim"
David onu başıyla onayladıktan sonra bana döndü.
"Beth, biliyorum, bunu duymak istemiyorsun. Ama seninle dün akşam hakkında konuşmak istiyorum" Ve beklediğim bomba. Tam düşündüğüm gibi.
"Tamam, onu affettim. Konuşulacak bir şey yok"
"Affedilmesi gereken o değil, sensin"
Ben mi? Odama küstahça giren ve bana saygısızlık yapan, sürtük diyen kalın sesli çocuk değil de ben mi? Gerçekten mi?
"Anlamadım?" Kaşlarımı kaldırarak David'e baktım.
"Harry ile konuştum. Ona, yakınım olduğunu ve asla arkadaşlık kuramayacağınızı söylemişsin"
"Evet, söyledim. Ama neden tek taraflı yargı yapmayı tercih ediyorsun? Seni böyle bilmezdim"
"Harry'e güveniyorum. Eminim sende bunları söyleyecektin. O yüzden sorma gereği duymadım" Ve tekrar gözlerimi devirdim. "Ondan çok, aslında beni kırdığını söylemeliyim. İkimizin arkadaş olacağını düşünürken sen sadece bir çalışan olduğumu söylüyorsun" Oh...
"Tanrım... Beni yanlış anlamış olmalısın. Asla böyle bir düşüncem olmadı. Sadece o an ki kızgınlıkla ona böyle demiş olmalıyım. Hatırlamıyorum bile"
"Bilemiyorum Beth" Derin bir nefes aldı. "Beni sevmediysen söylemelisin"
"Bu konuyu kapayabilir miyiz? Çünkü saçma ve gerçek olmayan bir şey hakkında boşuna nefes tüketmek istemiy-" Ally'nin gelmesiyle cümlem yarım kaldı.
"Ne için nefes tüketmek istemiyorsun?" Karşımda ki sandalyeye oturdu ve tatlı bir ifadeyle bana baktı.
"Uhm, şey-"
"Harry'den özür dileyecekmiş. Açıklama yapmak için boşuna nefes tüketmek istemiyormuş" David söza atladı ve gözlerim kocaman açıldı. İmkanı yok, ondan özür dilemem.
"Ah, buna hiç gerek yok Bethany" Ally gülümsedi.
"Buna karışma Ally. Onların arasında olan bir şey"
"Peki, yakın zamanda evleneceğim kişiyle arasında olan 'mesele''ye girmeyeceğim" Kıskanç mı seziyorum?
David gözlerini devirdi ve ayağa kalktı. "Hadi, gitme vakti"
"Ben Harry ile buluşacağım. Akşam görüşürüz" Ally, önce David'e, sonra bana sarıldı.
Tanrım, şuan Ashton'a ihtiyacım var. Eve gider gitmez ilk yapacağım şey-
"Hey Ally, bekle. Beth de sizinle gelse nasıl olur?"