Miraç'ı hastaneden çıkarmış ve Cenk'in evine götürmüştü. Meryem sultan hala birşey bilmiyordu. Miraca hazırladığım çorbayı içirmeye başladığım da Mert trip attı "oho kızım bu ne lan! Adam iyiki bir bıçaklandı!" dediginde Miraç güldü "e oğlum ben önemli bir insanım"
Miraç'ın ağzına kaşığı tıktım ve Mert'e döndüm "sanki aynı şey size olsa bakmıycam" Cenk yanından geçerken saçlarımı karıştırdı "bakarsın güzelim" ona kötü bir bakış attım. Saçlarımın dokunulmasından nefret ediyorum.!
"Size de hazırladım çorbadan hadi için" dediğim de Cenk hemen ayağa kalktı "kimin kardeşi be" diyerek yanağı mı sıktı ve mutfağa koştu. Bulut ve Mert'te arkasından gittiler.
Miraç a çorbasını içirmeye devam ederken "çok mu severmiş bu kız beni" dediginde güldüm "tabiki kanım sın sen benim canım sın" dediğimde bu sefer o güldü "tabi yakışıklı çocuğum" dediginde omzuna vurdum. "Pislik!"
Yüzünü buruşturdu "acı dı ama" cevap vermeden çorbayı içirmeye devam ettim.
**
Sabah kalktığım da telefon çalıyordu. Uykulu bir şekilde açtım.
"Efendim Meryem sultan?"
"Kızım dün eve gelmediniz. Gece de gelmediniz. Bir şey mi var?"
Derin bir nefes aldım. Kadına hep yalan söylüyorum ama başka çarem yok.
"Cenk gece çok hastaydı da ondan başında kaldık" dedim bir yalan uydurarak. Yalan söylemeyi ne kadar Sevmesem de.
"Bir şeyi yok değil mi? Geleyim mi ben?"
"Yok yok Meryem sultan ben hallettim. Zaten biraz daha iyi"
"Tamam yavrum, ama sen bugün gel de mektubunu al belki önemli bir şeydir."
Ah! Onu tamamen unutmuştum. "Tamam" diyerek telefonu kapadım ve kapı açıldı.
"Hadi bakalım küçük kahvaltıya" dediginde cenk e kaşlarımı çattım. "Ben küçük muyum lan!" elimdeki yastığı ona fırlattım. Havada yakaladı "küfür edince büyümüyor sun ufaklık" diyerek odadan çıktı.
Kendimi hep erkek gibi görmüştüm. Erkek kıyafetleri giyince, küfredince kendimi hep güçlü gördüm. Güçlü olduğumu sandım ve hala daha sanıyorum. Ben GÜÇLÜYÜM!
Kahvaltıyı yaparken yine hep beraberlik. Bugün kahvaltıyı Cenk hazırlamıştı. "Keşke ben hazırlasaydım kahvaltıyı" dediğimde güldü "dün gece hep su ayının başında bekledin, bugün kıyamadim uyandırmaya" dediginde gülümsedim "düşünceli playboy bu ya" dediğimde Bulut kafama hafifçe vurdu. "Playboy ne kızım ben sana küfür etmek yok demedim mi?" omuz silktim "bana ne hem Mert gibi maço olucam ben belki" dediğimde Miraç kahkaha attı "Lan bu bizim hepimize birer isim takmış"
Hepsi bana yiyecek gibi baktıklarında masum görünmeye çalışarak "abiciklerim ben size isim takar mıyım hiç?" bakışlarımı miraca çevirdim "ama sana takarım Miraç." dediğimde Miraç hariç hepsi kahkaha attı.
"Bücür ben senden iki yaş büyüğüm" dediginde omuz silktim.
Benimle yaşıt gibi davranıyordu. Ama bu daha iyiydi. Onun en çok bu huyunu seviyorum. İkiz gibi olmamızı. Hatta öz kardeşlerin bile olamadığı kadar kardeş olmamızı...
***
Meryem sultandan mektubu aldigimda hala açıp açmamak konusunda kararsızım. İçinde ne yazdığını bilmediğim bir mektuptu. Ne amaçla gönderildiği belli olmayan bir mektup.
Yavaş hareketlerle zarftan kağıdı çıkardım. Kâğıt dörde katlanmıştı. aynı yavaşlık la kağıdı açtım ve okumaya başladım.
" Ben Mehmet ağa. Deden ile yıllar önce yaptığımız bir anlaşma için yüzleşmenin vakti geldi. Urfa ya zarfın arkasında ki adrese gel. Önemli, sakın hafife alma. Eğer sen gelmezden ben seni getirmesinin yolunu bulurum "
Neydi bu lan?!
Adam resmen beni tehdit ediyordu. Kimdi bu? Mektupta ağa olduğunu yazmıştı. Pabucumun ağası! Şerefsiz!
Dedem bu adamla ne anlaşması yapmış olabilirdi ki?
Gitmeli miyim? Gitmemeli miyim?
Tek başıma asla gidemem zaten. Göndermez benim öküzler. Mektubu ceketin cebine sıkıştırdım. Miraç bu haldeyken hiç bir yere gidemem. O iyileşince belki giderim.
Uzerimi degistirdim ve evden çıktım. Bugün Mert ise gidecekti. Cenk ve Bulut ta Miraç'ı bıçaklayan adamı araştıracaktı. Ben Miraç'ın yanında bekleyeceğim.
Eve girdiğimde Miraç artık iyileşmiş gorunuyordu. Sehpaya ayaklarını uzatmış televizyon izliyordu. Beni gorunce ayaklarını toparladı. "Gel kız buraya pes atalım seninle"
Yanına oturdum. "Yenilir sen ağlamak yok ama" diye dalga geçtim. Cevap vermeden oyuna odaklandı.
Yaklaşık bir saat pes attıktan sonra sıkılmış bir şekilde koltuğa uzandı. "Kalk bi çerez bira falan bul ya" dediginde gözlerimi devirdim. Ne mal bir çocuktu bu ya!
"He birde cebimde sigara paketi var onu da getir." dediginde koltuktaki yastığı ona fırlattım. "Ben senin uşağın miyim be!"Bu dedikleri ne rağmen gittim cips ve bira getirip sehpaya koydum ve sigara paketini ona uzattım. Sigarasını yaktı ve birini bana uzattı. Zaten sadece Miraç içmeme izin verirdi. Mesela Mert görse saçlarımı yolar. Bira içmeyi sevmediğim için kendime kola koymuştum.
Miraca mektupla ilgili hiç birşey soylremedigimi fark ettim. "Miraç?" dedim masum bir şekilde. "Hımm?" diye bir ses çıkardı birasını içerken. "Bana bir mektup geldi" dediğimde güldü "kızım bu devirde mektup mu kaldı?" bir anda ciddilesti "hangi Piç göndermiş?"
"Hayır öyle değil, mektup Urfa'dan geldi" baskılarını bana çevirdi. Devam etmemi ister gibi başını salladı. " Urfaya gitmem için, mektubu gönderen dedemin arkadaşı."
"Ne zaman gelmeni istiyor?" basımı salladım "bilmiyorum. Neyse boşver ya" dediğimde kaslarını çattı "olmaz, önemli birşey olabilir hazırlan yarın beraber Urfaya gidiyoruz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Teen FictionDidem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal kelimeyle anıyordu. Onların değeri Didem'in gözünde paha biçilemezdi. Birde Alper vardı. Beşik kertmesi, ilk aşkı ve ilk elini tuttuğu, ilk...