Nefes alış verisini duydukça içimde bir hareketlilik oluşuyor, sanki Nefesim kesiliyordu. Kalbinin kulağımın altında atması... Oldukça tuhaftı. Neydi bu duygunun sebebi bilmiyorum ama sanki içimde filler tepişiyor gibi oluyordu. Daha önce hiç böyle duygular hissetmediğime eminim ama şimdi neden hissediyorum?
Ondan uzaklaşmaya çalıştıkça o bana yaklaşıyordu ve bu durum benim canımı oldukça sıkmaya başlamıştı. Neden böyle bir şey yapıyor bilmiyordum ama ben bu durumdan çok fazla etkileniyordum. Kalbimin ritmi değiştiğini fark edince korktum. Bu sefer harbiden korktum. İlk kez bu kadar korktum. Yanlış bir şey yapmaktan korktum. Alper yavaş yavaş yüzümüzü aynı hizaya getirmeye başlayınca bir şeyler yapmam gerektiğini düşünerek karnına tekneyi savurdum. Tam isabet.
İnleyerek yere düştü ve kıvranmaya başladı. Pişman değildim, tamam canı yanmış olabilirdi. Ama yanlış bir şey yapmak istemiyordum. "Allahın cezası ne yapıyorsun lan!" dediğini duydum inlemelerinin arasından. Cevap vermedim. İyi miydi? Bir şey olmamıştır umarım. Yerde acıyla kıvranıyor, karnını tutuyordu, fazla mı ileri gitmiştim acaba?
Dayanamadım ve yanına gittim. "Çok mu açıyor canın?" diye sorduğumda ateş saçan gözlerini bana dikti. "Git Didem! Git başımdan," diye dişlerinin arasından tıslayınca sinirle ayağa kalktım. "İyi be! Sana iyilikte yaramıyor," diye söylenerek yatağa ilerledim ve gözlerimi kapatmaya çalıştım.
En romantik anları bile bozuyorsun. Odun musun kızım sen diyerek bana hakaret eden iç sesimi susturmaya çalışıyordum. Ne var yanı? Bizim aramızda ne romantiklik olabilir. Allah Allah!
''Alpey,'' diye mırıldandı, cılız bir ses. Pek işitememiştim kim olduğunu. Adamı ne hale soktun, geri zekalı, diyerek bana laf sokmaya çabalayan iç sesimi duymazdan geldim ve yeniden kapıya odaklandım. Bir hıçkırma sesi geldi ve kapı yumruklanmaya başladı. ''Alper, çok koykuyoyum,''
Şimdi tanımıştım bu sesi, Hazal. Canının acıyışına aldırmadan ayağa kalktı, küçük kızın sesini duyunca. Bende yatakta doğruldum hemen, şaşkınlıkla onu izlerken hemen kapıyı açtı ve hıçkırıklar içinde ağlayan Hazal'ı kucağına aldı. ''Ne oldu sana?'' diye sorduğunda, Hazal çoktan kafasını onun boynuna gömmüştü. Alper onu sakinleştirmeye çalışarak sırtını sıvazlarken odaya girerek kapıyı kapattı ve benim gibi yatağa oturdu. Etraftaki yastığın içinden çıkan tüyler dikkatimi çekti ve gülümsedim, güzel bir savaştı bence.
''Annemle babam beni duymadılar, Alpey. Ben çok korktum,'' dudaklarını büzmüştü, hala iç çekişleri devam ediyordu. Bir an kendi çocukluğum geldi aklıma. Onun yaşındayken neler yaşadığımı getirdim gözümün önüne. Daha sonra da düşüncelerimi bir kenara bırakarak, Hazal'a çevirdim bakışlarımı, ''Gel buraya prenses,'' diyerek onu Alper'in kucağından aldım. ''Demek çok korktun,'' diye mırıldandığımda başını salladı. ''O zaman...'' diyerek gözyaşlarını sildim, ''Sende bu gece bizimle uyursun ve bizde seni koruruz, olur mu?'' dediğimde bana sımsıkı sarıldı.
Şaşırmıştım, bana sarılan bir çocuk. Tuhaf gelmişti bana, nedense. Kokusu o kadar huzur vericiydi ki. Alper'in kokusu kadar olmasa da, geveze iç sesim yine konuşmaya başlamıştı. Alper'e baktığımda tebessüm ettiğini gördüm. Bu bana iyi gelmişti, en azından artık canı yanmıyordu, Hazal'ı yatağın ortasına yatırdım ve gözlerini kapamasını söyleyerek yanına uzandım. Onu kollarımın arasına aldığımda küçücük elleriyle bana sarılmaya çalıştı. Gözlerimi kapattığım sırada kocaman bir el bizi kucakladı resmen. Gözlerimi açtığımda bunun Alper olduğunu gördüm ve tam ona gitmesini söyleyecekken Hazal'ı işaret etti, eliyle. Baktığımda melek gibi uykuya daldığını gördüm küçük kızın. ''Hazal'ın hatırına,'' diye mırıldanarak yatağa geri yattığımda o da ''Hazal'ın hatırına...'' diye benim gibi mırıldanarak yatağa uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilDidem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal kelimeyle anıyordu. Onların değeri Didem'in gözünde paha biçilemezdi. Birde Alper vardı. Beşik kertmesi, ilk aşkı ve ilk elini tuttuğu, ilk...